Hediye Kampanyamız:En fazla puan toplayan 3 kişiye 400TL'lik hepsiburada hediye çeki hediye ediyoruz..

KÖŞE YAZILARI

| Tüm Köşe Yazıları | Tüm Yazarlar | Yazıcı Dostu |


Mehmet Vural:1957 yılında Erzurum ilinin Şenkaya ilçesine bağlı Evbakan köyünde dünyaya geldi İlkokulu doğduğu köyde, ortaokul ve liseyi Oltu ilçesinde bitirdi. 1975 yılında girdiği Kırşehir Eğitim Enstitüsünden 1977 yılında mezun olarak sınıf öğretmeni oldu. Aynı... Devamı

Diğer Yazıları - Mesaj Yaz - Üye Profili
"HADİ EĞİT BAKALIM"

Şiddetin olmadığı, öğretilmediği tek bir yer bile yokken; ailede, sokakta, okulda, camide, kışlada çarşıda, pazarda şiddet dibine kadar yaşanırken, bütün değerler yağmalanırken, kalkıp okullarda iyilikten, barıştan bahsediyoruz iyi mi? Üstelik bu ikiyüzlülüğün, çocuklar tarafından fark edilemeyeceğini düşünüyoruz.

Bizden öncekilerin kahramanlıklarıyla övünüyor, fütuhat ve cenk hikâyelerini ağlayarak dinliyoruz. Gücümüzü toparladığımız ilk anda birilerine saldıracakmış gibi konuşuyoruz. Ah ulan ah diyoruz, nerde o eski günler!. Bilim, sanat, teknik yaratmak için değil elbette, insanımızı iyi yaşatmak için hiç bile değil, tüm o ah vahlar, savaşma gücünü yeniden kazanabilmek için. Nitekim savaşıyoruz da; Kürtler ve Türkler olarak o açığı bir parça kapatmış gibiyiz, en azından şimdilik idare ediyoruz işte. Bir zamanlar sağ-sol çatışmalarında on binlerce gencimizi kurban vermiştik. Laik-anti laik kavgasını şimdilik söz üzerinden yürütüyoruz. Ancak daha büyük savaşların özlemiyle yanıp tutuştuğumuzu kimselerden saklamıyoruz. Çocuklarımızın ölmesini umursamıyoruz bile, bizim için bir sayıdır nihayetinde, “şu kadar şehit verdik” demek.

Hoşgörü derken kendimize benzeyenleri, demokrasi derken bizim mahalleyi kast ediyoruz aslında. Empati yapmayı, değer yaratmayı, birlikte yaşamayı değil; çocuklarımıza ötekini nasıl yendiğimizi, nasıl ezdiğimizi, nasıl fethettiğimizi, nasıl kahrettiğimizi öğretiyoruz. Sıradan bir spor müsabakasında bile savaş baltalarımız ellerimizde..

Oysa meşru sayılabilecek tek savaş, saldırganlara karşı verilmesi gereken savunma savaşıdır. Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı ne kadar kutsalsa, bir kısım ötekiler o kadar saçmadır çünkü. Dünyada baş döndürücü gelişmeler yaşanırken, kalan son enerjimizi Viyana surları önünde harcamıştık. Varsa yoksa savaş, illa da savaş, çatışma, kavga, didişme istiyoruz. Düşman bulamazsak, en yakınımızdakilerle vuruşuyoruz.. Bir avuç toprağı bahane edip öz kardeşimize saldırmaktan çekinmiyoruz. Halkıyla kavga eden bir general, tank paletlerinin tıkırtıları eşliğinde, “bu savaş bin yıl sürecek” demişti hani. Görüntüsü, en az yapmayı düşündükleri kadar ürkütücüydü. Üniversite rektörleri ve yüksek yargı üyelerinin alkışları eşliğinde, nasıl da büyük bir iştiha ve keyifle söylemişti o sözleri. Oysa şimdi ne çok üzgünler, o savaşı en fazla birkaç yıl sürdürebildiklerine. O nedenle, Kürtlerle Türklerin kavgası bin yıl sürsün istiyorlar.

Kazanmış olmayı bir başkasını bitirmek olarak öğrenen çocuklarımız, tam da o nedenledir ki sürekli kaybediyor. Tüm yaşamları boyunca aşağılanarak, azarlanarak, eleştirilerek çaresizliği; altından kalkamayacakları ödevlerle, sorumluluklarla, görevlerle başarısızlığı içselleştiriyor, cam tavanlara çarpa-çarpa ezberlere boğuluyorlar. Ailede, sokakta, okulda ve kamuya ait bütün zeminlerde aynı hedefler gösterilerek, aynı çaresizlikler öğretiliyor. Sonra kalkıp, hiçbir pozitif değer üretemedikleri halde, sırf kendilerini savunma refleksi içerisinde ve kendilerine öğretildiği şekilde; “bize komplo kuruluyor, biz iyiyiz, biz kahramanız, biz şöyleyiz, biz böyleyiz!” diyor, diyebiliyorlar.

Oysa gerçek hayat daha başkadır, sürekli kazanmaya hiç bir zaman imkân tanımaz. En yıkılmaz görünenlerimiz bile, bir sürü mağlubiyetten çıkmışlardır. Anlatılanların aksine, insan Atatürk ve insan Peygamber düşe kalka bir hayat sürdürmüştür.. Hayatı böyle yaşamaya mecburuz. Yenilmenin utanılacak bir şey olmadığını çocuklarımıza mutlaka öğretmek zorundayız.. Kasılmamayı, insan kalmayı öğretmek zorundayız.

Sonra kalkıp, “yok yav, biz aslında barıştan yana bir milletiz” diyoruz.

İyi de, çocuklarımızın bilinçaltları anlamayacak mı, yaptığımız şeyin ikiyüzlülük olduğunu? Hayatı dondurup, bin küsur yıl öncesinin kavgalarını sürdürüyor olmamıza ne diyecekler? Kahramanlarımızın elinde neden kılıç var diye sormayacaklar mı?. Askerler neden herkese kafa tutuyor demeyecekler mi?

Böyle bir zemin üzerinde insan eğitmenin mümkünü olabilir mi?.

Hadi eğit bakalım!

Kimi, nasıl eğitiyorsun?

Sahi, en hafifinden şu asık surat şiddet değil miydi, bal tutanın parmak yalaması, yağmalaması, torpil yapması zulüm değil miydi? İnsanı teferruat haline getirmiş kutsallar gül mü dağıtıyor? Tamam, konuşalım; “barıştan yanayız” diyelim, “şiddeti lanetliyoruz” diyelim ve fakat bütün bir hayat aksini söylerken buna kim inanır? “Kadir İnanır” diyorsanız, yanılıyorsunuz. O şimdi tatlı-sert adamı oynuyor, yani bu toplumun en sevdiği karakteri? Yerine göre seviyor, icabında vurup deviriyor. Bu biziz işte. Ve fakat bugünün beklentilerine karşılık gelmeyen, hayatın dışında ve tarihin derinliklerinde kalması gereken biz; demokrasi, insan hakları, hukuk, bilim, düşünce, kitap ve sanatla bağ kuramamış; ikiyüzlülüğü iki farklı hayatın doğal uzantısı haline getirmiş ve bu paradoksu gerçekliğe eklemlemiş biz.. O nedenle hiçbir şey şaşırtmıyor bizi..

Hepimiz biliyoruz; kim ne söylerken, aslında neyi kastettiğini, ama çaktırmıyoruz. Sorsalar dürüstüzdür, ama sıraya girmeden elde edebileceğimiz bir kazanç varsa asla sıraya girmiyoruz. Hukuk dışı bir talebimizi geri çeviren yetkili bir yakınımızı anında kötü adam ilan edebiliyoruz. Çünkü referanslarımız ortak bir değerler kümesinde birleşmez.

Okulun anlattıkları sokağın diline benzemez. Öğretmen davranışları kitaplardan çok farklıdır.. Anne-baba başka türlü, komşular, akrabalar daha başka türlü konuşur.

Referanslarımızı hayatın kendi gerçeği dışından alınca, evrensel değerlerle beslenen ortak bir dil yaratamıyoruz. Çocuklarımız iki arada bir derede kalmış. Başlangıçta anlayamadıkları bu ikiyüzlülüğü, sonunda bir güzel öğreniyorlar.

 






YORUMLAR
En yeni ve güncel etkinlikler için bizi takip edin

Yeni Yazılar E-Postanızda


E-Posta Adresiniz: