Hediye Kampanyamız:En fazla puan toplayan 3 kişiye 400TL'lik hepsiburada hediye çeki hediye ediyoruz..

KÖŞE YAZILARI

| Tüm Köşe Yazıları | Tüm Yazarlar | Yazıcı Dostu |


İbrahim Kaya:1974 yılında Erzurum ili Karayazı ilçesi Salyamaç köyünde doğdu.Babasının görevi nedeniyle ilkokulu aynı ilçenin Sukonak köyünde okuduktan sonra ,ortaokulu Erzurum’da ve liseyi ise Şanlıurfa’da tamamladı. 1996 yılında Uludağ Üniversitesi... Devamı

Diğer Yazıları - Mesaj Yaz - Üye Profili
"Bayramlık Mustafa'nın yırtık cebindeki şekerler"

 

Mustafa bir köylü çocuk, yüzünde bin bir yara izi…
Gözlerinde ise bir köylü çocuğun, masum bakışlarından süzülen mavimsi gülücükler….

Köyü karlar altındadır Mustafa’nın, hayalleri, umutları, küçük yüreğinde usulca beslediği kocaman sevdaları, tir tir titriyor ve tabii Mustafa’da.

Bir umuda sarılıyor sonra,
Yarın bayramdır
Yarın , bayramdır
Hayat yarındır
Hayat Bayramdır …. Acaba ?

Aklına bir şey düşüyor Mustafa’nın,
yarın ne giyebilirimin kaygısı ağırlık yapıyor gözüne
ve gözüne yakın ne varsa….

Okula giden yolda bir evren içten içe yanıyor…
Mustafa ise, hayalinde rengarenk elbiseler, yalın ayaklarında, süslü ışıklı ayakkabılar,

salıncaklı parklarda gezintiler ,
yürekleri kanatan bir düş kuruyor,
ama uzak, ama garip, ama çocuksu..
İşte o zaman, kara saplanıyor bu köy,
sapsarı hasretler içinde yerden göğe ağlıyor…

Mustafa, varıyor okula, içinde yarının büyük heyecanı,
sırası koşuyor Mustafa’ya ,
gün gibi saat gibi koşmalı bu sıra

- Ve bugün saatler sıra gibi koşmalı bana, yarın bayramdır!
Pencereden dışarı bakıyor, her yer, düşü kadar bembeyaz, köyünü ilk kez böylesine çok seviyor.

Bir kuş kırık dökük, cama konuyor,
soğukta buz kesilmiş , üşüyor .
Mustafa nefesiyle cama hafif üflüyor, bir coğrafya ısınıyor,

iklimler değişiyor ve kuş bir yankı bırakıyor kulaklarda,
nefesinden geri kalan göğün göğsündeki şaşılası kanat çırpıntıları

- Bu kanatlar insan taşır mı ?

Mustafa’nın yüreğinde bir ağıt sessizliği,
bu kuş gibi uçmak, uzaklara, en uzaklara,
belki de babasının çalıştığı inşaattan yere çakıldığı ana gitmek istiyor birden,
olan/olmayan yolda.....

-Bir bayram daha olsaydı , bir bayram daha
evlerce dolaşıp eliyle elimden tutturabilseydim
tutabilseydim keşke,
babamdan aldığım şekerleri,
yırtık cebimden yerlere düşürdüğüm güne konsaydım,
ah bir konabilseydim keşke diyor, Mustafa......

Mustafa’nın oturduğu sırada düş zamanları beliriyor,
tenler acıyla irkiliyor,
bir öğretmenin yüreği durmadan Mustafa’nın düşüne kayıyor,
içinden sessiz bir şiir yazıyor ki, ürkütücü
ve buralarda hayat;
iki uçurum arasında çevrilmiş acemi bir film gibi…

Gözler mi ? bir vadinin suya değdiği toprak
Kuş mu ? O uçmakta,

Mustafa yüzünü çeviriyor,
birden gözleri, ömrünün en genç zamanını,
kendi köyünde tüketen öğretmenine takılıyor.
“Öğretmen” olmak istiyor Mustafa,
bayram gelince bayramdan kaçmak,
tatil olunca sabah erkenden, bütün dertlerden uzak,
Anadolu’nun toprak kokan yollarına düşmek,
yaz gelince, ne portakal bahçelerinde güneşi ellemek,
ne de pamuk tarlalarında beyaz altını toplamak ,
o her çocuk gibi, süslü püslü caddelerde,
başka bir hayatın kollarına,
kendini umursuzca bırakmak istiyor…

Derken öğretmenin sesiyle uyanıyor bir tür derin rüyadan,
bir ses ona “tahtaya yazılan cümleyi okur musun?” diyor.
Mustafa tıkanıyor, öksürüklere boğuluyor,
yitik düşünde hayatla yan yana koştuğu yerde,
birden soluksuz kalıyor…

Öğretmeni “tamam” diyor,
konuşmadan da anlıyor çünkü, gözünün dilini biliyor.
Akşam olduğunda,

-Yarın bayram var ve ben bayramda sizinleyim diyor.

Bu kuytuluk yerde sevinçten bir ses, rüzgarların önüne düşüyor,

dört bir yana savruluyor zamansız, bir o kadar da yönsüz…
Mustafa sevincinden öleceğini sanıyor,
her tarafı sular içinde, topraktan evine, koşar adım varıyor…
sabah en erken Mustafa uyanıyor,
bayrama ilk merhaba ondan, yetimliğinden
Annesinin saçlarını okşuyor ilkin,
-Bayram sabahında yas tutulmaz annem,
sev beni, aç kollarını sar beni .....

Annesi nice zamandır, Mustafa’ya öksüz bayramlar yaşatıyor,
aslında fark ettirmeden ona ağlıyor.

-Bu yoksul memleketinde, babası yanı başında ölseydi keşke .
Belki Mustafa onun amele yanaklarına son bir öpücük konduracaktı
Ama gurbet elde, elde sadece gurbet varken,
söyleyeceği son sözleri bile bilmeden,
bir ölüyü toprağın kollarına bırakmak,
çekilmez, ölümlerden beter diye kanatıyor yaraları..
tamamlanması zor cümleler kilit oluyor nefesinde,
öksüren yine Mustafa

-Bayramdır anne, bak gözlerim umut yüklü,

bak öğretmenim "ben varım Mustafa" diyor,
her gün saçlarımı okşuyor,
elim kalem tutmasa da,
iyi beslenemiyorsun demiyor,
kalem çok kötü, kalemde suç buluyor,
"bir gün mutlaka daha güzel bir kalem bulacağım sana" diyor..

Sen şimdi ceketimi getir annem,
hani şu sol cebi yırtık olan,
“sahi anne onu diktin mi? diyor….

Mustafa, bir ceketim vardır diyor,
kaç bayramdır hep aynı ceket.
Arkadaşlarım eskimiş deseler de
o babamın aldığı son cekettir,
hasretimin başka adı,
onlar ne bilsinler anne diyor.
İstanbul’dan getirdiği son ceket…..

Mustafa ciğerde hasretlik çekiyor,
-Ceplerinde topladığım şekerlerim,
dökülmez yere değil mi annem?
Olsun sen getir, bak köyümün her yeri kar kaplamış,
pislenmez ki zaten şekerlerim, yere düşse bile….
Hadi annem sana kalk diyorum,
sil şu yanaklarını,
bugün bayramdır ağlamak olmaz ki diyor..

Önce senin ellerini öpeceğim diyor Mustafa,
sonra bize para kazanmak için çok uzaklara giden,
bir daha geri dönmeyen babamı, düşlerimde seveceğim.
Belki biraz ağlayacağım,
belki biraz kızacağım babama,
ne işin vardı o kadar uzaklarda,
zaten yoksul doğmuş,
ölümümüz bile yoksul ölümü gurbet elde diyeceğim ona....

Bankada paramız, evimizin önünde arabamız olsun istemiyorum anne.
Babam olsun bayramda sevebileceğim,
babam olsun öldüğünde mezarında arkadaşlarıma şeker verebileceğim.
Sahi anne olmayan bir mezarı babamın mezarı diye,
yine herkesi kandırabilecek miyiz?
orada çocuklara şeker dağıtacak mıyız?

Dün okulda Hasan,
"yarın mezarda şeker dağıtacak mısınız? "
diye sorunca utandım,
aslında babamın mezarı burada değil diyemedim bir türlü.
Çok utandım anne çok.
- mezara gidelim anne, bugün bayramdır.
çocuklar çok sevinecek,
dünya kadar şeker dağıtalım,
ben büyüyünce babamın mezarını mutlaka getireceğim,
oğlun getirecek anne ….

Ha! anne, öğretmenim bayramda hiçbir çocuk babasız olmaz ki diyor,
yoksa benim babamın öldüğünü bilmiyor mu ha?..
Aslında babamın öldüğünü bilmemek ne güzeldir bir bilsen,
Ah! Bir bilse bu dünya……

Sonra ilk şekeri sen ver annem,
sol cebi yırtık ceketimin, sol göğsümde saklayacağım,
ikinci şekeri de babamdan alacağım,
belki yalan söylüyorum diye kızacaksın ama,
gerçekten babamdan alacağım…
Öğretmenim burada anne, bu bayram, bayramdan kaçmamış,
koşa koşa ona varacağım,
kapıyı çalacağım,
hemen açacak,
ilk kez bir bayramda göz göze geleceğiz,
sıcacık bir kan, bütün damarlarımda dolaşacak,
babam öldüğünden beri ilk kez,

o susacak ben heyecanlı,
yanaklarım kıpkırmızı,
ne diyeceğimi unutacağım.
avuçlarını aç diyecek,
bir sürü şeker koyacak…

Ben dilsiz,
ben sevinçli,
ben utangaç,
tam bayramlık bir çocuk olup,
onun gözlerinde yeşereceğim.

Sonra avuçlarımda şekerler göreceğim rengarenk,
ilk defa gördüğüm şekerler..
Birine babamın merhametini,
birine senin sonsuz sevgini
ve geri kalanına da öğretmenim umudunu işlemiş,
yemeyeceğim anne,
bayramlar gelir, bayramlar geçer,
yıllar gelir mevsimler değişir,
ama bu şekerleri hiç yemeyeceğim,
bir ömür boyu,
hep koynumda seveceğim….

İbrahim KAYA

Akıncılar İ.Ö.Okulu Kahta Adıyaman


http://www.idealistogretmenler.com/index.htm


Şiiri görüntülü dinlemek için videoyu oynatınız

 

Yazarın şiir kitapları:

    






YORUMLAR
En yeni ve güncel etkinlikler için bizi takip edin

Yeni Yazılar E-Postanızda


E-Posta Adresiniz: