Hediye Kampanyamız:En fazla puan toplayan 3 kişiye 400TL'lik hepsiburada hediye çeki hediye ediyoruz..

KÖŞE YAZILARI

| Tüm Köşe Yazıları | Tüm Yazarlar | Yazıcı Dostu |


İbrahim Kaya:1974 yılında Erzurum ili Karayazı ilçesi Salyamaç köyünde doğdu.Babasının görevi nedeniyle ilkokulu aynı ilçenin Sukonak köyünde okuduktan sonra ,ortaokulu Erzurum’da ve liseyi ise Şanlıurfa’da tamamladı. 1996 yılında Uludağ Üniversitesi... Devamı

Diğer Yazıları - Mesaj Yaz - Üye Profili
"Belleğime Emrediyorum "Hemen Beni Çocukluğuma Götür""

Çok eskiden her şeyden ayrı  ,herkesten uzak,çimen kokan yaylaların serin ve yüksek dağlarının doruklarında geçirdiğimiz gerçek baharlarımız vardı bizim……..

 

     Korkunç yükseklikteki dağların  derin vadilerinden şarıl şarıl akan sular, yükseklerde erimeye yüz tutmuş kalın kar tabakalarının yavaş yavaş dize geldiğinin habercisiydi o zamanlar.Bahar her sesiyle,her rengiyle bize yakalanırdı kıskıvrak. Ve bahar gürül gürül gelir sarardı her yanımızı çiçekler tarlasında.Zaten en çok da gelinciklerin kıpkırmızı renge boyadığı  ovalarda hissederdik baharın sarı,mor,yemyeşil güzelliğini…

 

     Kuşlar bile bir başka öterdi o zamanlar,aşiyanları yanı başımızda, uzatsak elimizi yakalayacak kadardı.Meleyip gelen taptaze kuzuların bağrışları,akşamları kurbağaların vakvaklaması, kasvetli geçen uzun kış günlerinin artık çoktan geride kaldığını kanıtlar gibiydi.…Gök gürültüsü,dopdolu bulut griliği ve toprağı ölesiye döven iri yağmur tanesi “işte bahar” diyordu çocukluk ömrümüze…

 

     Sonra yaz mevsiminin doyum olmaz çekiciliğine kapılırdık o zamanlar..Kurnalarda başımızı yere değdirerek içtiğimiz buz gibi suların neden sonra ciğerlerimizi ikiye böleceğini heyecanımızdan her defasında unuturduk.Hastalanırdık bazen ve yatak yatak dizilirdik yan yana kardeşçe…Rahvan tayların hoyratlığına koşardık bazen,bazen de hayatla yan yana nefessizce….. Çayırlarda koşturduğumuz atlarımızın ter kokusuyla varırdık  dere kenarlarına.Dere kenarları çocukluğumuzun yarısıydı o zamanlar…Orada sularda boğulmamayı öğrenirdik ilkin, sonra hesapsızca gölet diplerine dalıp alabalıkları çıplak elle nasıl tutabileceğimizi…

 

      Her şey kendi mecrasında akardı,ağır ağır…Her şey kendi içinde güzeldi,her şey tadına doyum olmazdı eskiden…..Yayla yollarında serin esen rüzgarın yüzümüzde oluşturduğu esmerlikle derin izlerin bugün hor görüleceğini nereden bilebilirdik ki.Tarlada başı eğik başakları biçerken ırgatlığımızın yıllar sonra ırgalanacağını da bilmezdik elbette..Ama biz daha çocukken emeği kutsal saymış,alın terine,yürek birikimine baş eğip, namus deyip,o zamanlar uğrunda canımızı verirdik..

 

     Taşa şekil veren ustanın hünerli ellerine hayranlıkla bakarken çocuksu bakışlarımızın hayal dünyasında kalan izlerinin birer zanaat seyri olduğunu yıllar sonra mürekkep yalarken anlayacaktık ama hepsinden uzak,hepsine yabancı,hepsine saygısızca….

 

      Sonsuz ve iyi bir bahçeydi dünya o zamanlar ve akşam olduğunda ağaçlardan toplardı bizi annelerimiz.Ağıllarına dönen koyunların ,kuzuların çıngırak seslerinden anlardık bütün mevsimlerin kardeş olduğunu ve yarının da bugünden mutlaka daha güzel olacağını.O zamanlar yoksulduk ama asıl zenginlik hissetmekti.Sevmekten,dokunmaktan,hissetmekten başımız dönerdi.Sevgi, sonsuz bir merhametti ezan sesinin geldiği yöne doğru yavaş ama inanç dolu adımlarla yönelen saçlarına ak düşmüş adamların kor yüreklerinde….

 

       Nedense birer birer yitirdik şimdi çocukluğumuzdaki o daha iyi ,daha güzel,daha sevecen ,uzak ama yaşanılası dünyayı..Ne de uzak geliyor şimdi o masumiyet yumağında geçirdiğimiz çocukluğumuz,ne kadar acı veriyor şimdi,ne kadar hasret yüklü…

 

      Tüm bunları hatırlayıp eğer bir gün belleğime emretmek gelirse içimden ,”hemen beni çocukluğuma götür!” derim.

 

04.05.2009

İbrahim KAYA

Akıncılar






YORUMLAR
En yeni ve güncel etkinlikler için bizi takip edin

Yeni Yazılar E-Postanızda


E-Posta Adresiniz: