Değerli arkadaşlar, öğretmen olmak yazı dizisinin ardına uygun olduğunu düşündüğüm “Etkili Öğretmenlik” adlı yazı dizisini yazmak ve sizlerle paylaşmak istedim.
Bu yazımda; öğretmenliğin nasıl daha verimli yapılacağını, öğrencilerini bilgilendirip olgunlaştırırken çatışmaları azaltıp, verimli öğrenme sürelerini artırmak için yapılması gerekenleri sizlerle paylaşmak istedim.
“Hiçbir şeyi bilmeyen, hiçbir şeyi sevmeyen, hiçbir şeyi yapmayan,hiçbir şey anlamaz.Hiç bir şey anlamayan değersizdir.
Oysa, anlayan kişi aynı zamanda sever,farkına varır,görür.Bir şeyin aslında ne kadar bilgi varsa,daha fazla sevgi vardır.” PARACELSUS”
GİRİŞ:
Öğrenme evrensel bir uğraştır.Ana-babalar çocuklarına ,ustalar çıraklarına, eşler birbirlerine,öğretmenlerse öğrencilerine hep bir şeyler öğretirler.
Öğretmenler,öğrencilerine bir şeyler öğretebilmek için olağanüstü zaman ve çaba harcarlar.Bu zamanın bir bölümü oldukça verimli ve doyurucudur.Öğrencilere yeni beceriler öğretmek ve onlara yeni ufuklar açmak ve kazandırmak oldukça zahmetli ve bir o kadar da zevklidir.
Bir başkasının yaşamını zenginleştirmek için kendisinden bir şeyler verdiğinin bilincine varmak, bir öğrencisinin gelişimine katkıda bulunmak herkese yüce duygular ve değerler katar.Bu güzel duyguları yaşamak bize yaşam sevinci yaptığımız işe de saygıyı kazandırır.
Bununla birlikte öğrencilere yeni bir şeyler öğretmek oldukça sıkıntılıdır.Ve zaman zaman hayal kırıklığı da yaşatır.Öğretmeye çalışan herkes, öğrenme heyecanının öğrencisinde olup olmadığını veya yeterli bir öğrenme isteği uyandırmadığını da görebilir.
Öğrenme yerine inatçı bir karşı koyuş,motivasyonsuzluk ve dikkat sürelerinin azlığı, açıklanamayan kimi zaman ilgisizlik,çoğu zamanda acı bir düşmanlıkla karşılaşır.
Öğrenciler, ,öğretmenlerin bencillikten uzak büyük bir özveriyle kendilerine bir şeyler öğretme çabalarını nedensiz yere geri çevirirse doğal olarak öğretmenin öğretme coşkusu söner.Öğretmen ümitsizlik, yetersizlik,ve bıkkınlık doğuran sevimsiz bir süreç yaşar.
Bu süreçte öğretmen öğrencisine içten içe öfke duyar.İşte burada bize öğretme coşkusu veren veya öğretme hüznü yaşatan öğretim yöntemleri arasındaki ince çizgi veya ayrımı bilmemiz gerekir. Bu ince çizgi ve ayrım nedir?
Burada ki ince çizgi,”öğretmen ve öğrenci ilişkisinde ki öğretmenin ETKİLİ OLMA” derecesidir.
****Öğretmen- öğrenci ilişkisi ve önemi:
Öğretme ve öğrenmenin iki değişik ilişkisi olduğu âşikardır.Çünkü öğretme bir kişi tarafından yapılmaktadır.Öğrenme ise; bir başkası tarafından oluşmaktadır.Bu sürecin etkili olabilmesi için iki kişi arasında özel bir bağın olması gerekir.Bu bağ hepimizin bildiği ve kolayca da yaptığı konuşmadır.Konuşmanın insan ilişkilerinde yıkıcı olduğu kadar yapıcı olduğu da muhakkaktır.
Yani bu davranış biçimi bizi ya öğrenciye yakınlaştırır veya da uzaklaştırır. Konuşmanın etkili olması, niteliğine veya öğretmenin tutumuna bağlıdır.Temelde öğrenci hangi yaşta olursa olsun aramızda ki ilişki hep aynıdır. O da iletişimdir.
Öğrenci kaç yaşında olursa olsun insandır.Hepsinin duyguları ve tepkileri vardır.Ve “ öğretmen de sonuçta bir insandır”.
Bütün çocuklar ve gençler, öğrendiklerini anladıkları zaman gerçekten mutlu olurlar ve öğrendiklerinden zevk alırlar.Kötü sonuç aldıklarında ise mutsuz olurlar.
Bunun sonucunda da hem kendine hem de öğretmenine karşı uzun süren uyum süreci ve kapanma yaşarlar..
Bu konuyu aşma çabaları ikinci kısımda anlatılacaktır.
Sevgiyle kalın….