Forum | Sınıf Öğretmeniyiz Biz | Sınıf Öğretmenlerinin Kaynak Sitesi | http://www.sinifogretmeniyiz.biz
Hediye Kampanyamız:En fazla puan toplayan 3 kişiye 400TL'lik hepsiburada hediye çeki hediye ediyoruz..

Beni Etkileyen Yazılar


Hanife  Şimşek
Uzman Üye - 1.Sınıf Öğretmeni
- (simsek67)
Cevap:Beni Etkileyen Yazılar (1.6.2013 07:34:15)

Mumların Öyküsü!..
Dört tane mum usul usul yanıyordu...
Ortalık o kadar sessizdi ki, mumların konuşmalarını duyabiliyordunuz...
Birinci mum dediki:
Ben BARIŞ'ım.!
Ama kimse benim yanmama yardımcı olmuyor.Sanırım yakında söneceğim.
Alevi hızla azaldı ve sonunda tamamen söndü.
İkinci mum:
Ben VEFA'yım.!
Ne yazık ki artık vazgeçilmez değilim.
Onun için,bundan sonra yanıp durmamın bir anlamı kalmadı.
Sözlerini tamamladığında esen hafif bir rüzgar onu tamamen söndürdü...
Sırası geldiğinde üçüncü mum, hüzünlü bir sesle dedi ki:
Ben SEVGİ'yim !
Yanacak gücüm kalmadı. İnsanlar beni unuttu,değerimi anlamıyorlar.
En yakınlarını sevmeyi bile unuttular.''
Sevgi de daha fazla beklemeden sönüp gitti...
Ansızın..!
Odaya bir çocuk girdi ve üç mumunda yanmadığını gördü.
Neden yanmıyorsunuz?
Sizin sonsuza kadar yanmanız gerekmiyor muydu? dedi.
Ve ardından ağlamaya başladı...
O zaman dördüncü mum konuşmaya başladı:
Korkma, ben yandığım sürece öteki mumlarıda yeniden yakabiliriz, ben UMUT'um!
Çocuk parlayan gözleriyle UMUT mumunu aldı ve öteki mumları birer birer yaktı...


Dilerim UMUT ışığımız hiç eksik olmasın hayatımızdan.Gülümseyin ve umud ederek yaşayın göreceksiniz ki, tüm olumsuzluklara ve tüm kötülüklere rağmen hayat çok güzel!..

İmza:İnsanların kanatları yok,insanların kanatları yüreklerinde.          N.H. RAN
Bu mesaja teşekkür edenler:(2): G@lip G@lip, Bekir Berkiten,
G@lip  G@lip
Uzman Üye - İlkokul Öğrencisi
- (galip_k)
Cevap:Beni Etkileyen Yazılar (1.6.2013 10:49:11)

Evlenilecek Hanım

Hazreti Ömer zamanında da kadılık yapmış olan meşhur, Kadı Şüreyh?e birgün bir genç gelerek evlenmek istediğini ve fakat evleneceği kadının tahsilli ve şehirli olmasını istediğini bildirerek nasihatta bulunmasını istedi.

Kadı Şüreyh, o gence Müslümanın evinin cennet olduğunu ve Hazreti Resûlüllah?ın böyle buyurduğunu naklederek başından geçen evliliği şöyle anlattı:

-Gençtim, artık evlenme zamanımın da geldiğini düşünmeye başlamıştım. Birgün Benî Mahzun kabilesinin çadırlarının önünden geçerken bir kız görüp, ona talip oldum. Kız babası kısa bir tetkikten hemen razı olup işi bitiriverelim dedi.

Kısa zamanda düğünler yapıldı, dualar edildi ve evlilik hayatına ilk adımımızı atmış olduk. Fakat çok geçmeden beni bir pişmanlıktır almıştı. Çünkü ben bu bir köylü kızıdır, üstelik tahsil de görmemiş, bununla ben nasıl geçinebilirim diye düşünüyor bu kararımdan dolayı son derece pişman oluyordum.

Çok geçmeden bizim hanım birgün bana şu sözleri söyledi:

- Efendi! Sen alim ve şöhret sahibi bir kimse imişsin. Ben ise yaylalarda gezen şehir hayatından anlamayan bir köylü kızıyım. Aslında sen kendine göre bir evlilik, ben de kendime göre bir hayat kurmalı idim, ama kader bizi birleştirdi. Cenabı Allah benim gibi bir köylü kızını senin gibi bir şöhretli alime nasip etti. Şimdi sen bana benim bilmediğim tarafları anlat ki, ben onlara dikkat edeyim, mesela; senin evine benim sülalemden kimler gelebilir, senin akrabalarından kimleri misafirliğe alayım, kimleri kabul etmeyip onlara karşı soğuk davranarak eve gelmemelerine mani olayım dedi.

Ben kadının bu anlayışı karşısında düşündüklerimden dolayı pişman olup:

- Hatun sen bana öyle şeyler söylüyorsun ki, eğer bunları hakkiyle yaparsan beni bahtiyar edeceksin, dedikten sonra:

- Dindar olmayan hiçbir kimseyi eve almayacaksın, dindar olanlardan da senin tarafın çok çok gelmesin, benim tarafımdan ise; şu, şu şahıslar gelmesinler, şunlar ise hiç gelmesinler diye gerekli talimatı verdim. Tam bir sene huzur içinde yaşadım. Bir sene sonra fetva dairesinden eve döndüğümde evde son derece mütesettire bir hanım görüp kim olduğunu sordum. Hanım annesi olduğunu söyledi. Kayın validem olduğunu öğrenince elimden gelen hürmeti esirgemedim. Bir müddet sonra kayın validem bana:

-Oğlum hanımından memnun musun? Diye sordu. Ben:

-Allah senden razı olsun, kızınızdan çok memnunum. Bu zamana kadar hiçbir şikayetim olmadı, diyerek memnuniyetimi izhar ettiğimde, kayın validem bana şunları söyledi:

- Oğlum kızımdan tabii ki memnun olacaksın. Çünkü biz onu cennette büyüttük. Evimiz Resulüllah?ın bildirdiği gibi bir cennetti. Kur?an ahlakından başka birşey öğretmedik ona? Yine de sen hanımın üzerindeki otoriteni eksik etme! Çünkü kadınlar iki sebepten hemen şımarıverirler: Birincisi ona olan sevgini yüzüne söylediğinde, ikincisi ise bir hayırlı evlat dünyaya getirdiklerinde.



İmza:
Bu mesaja teşekkür edenler:(1): Bekir Berkiten,
Aslı  Yılmaz
Tecrübeli Üye - 4.Sınıf Öğretmeni
- (tayper35)
Cevap:Beni Etkileyen Yazılar (2.6.2013 23:24:56)


Sultan Murad Han o gün bir hoşdur. Telaşeli görünür. Sanki bir şeyler söylemek ister sonra vazgeçer. Neşeli deseniz değil, üzüntülü deseniz hiç değil. Veziriazam Siyavuş Paşa sorar:

- Hayrola efendim, canınızı sıkan bir şey mi var ?

-- Akşam garip bir rüya gördüm.

- Hayırdır inşallah?..

-- Hayır mı şer mi öğreneceğiz.

- Nasıl yani?

-- Hazırlan, dışarı çıkıyoruz.

Ve iki molla kılığında çıkarlar yola. Görünen o ki, padişah hâlâ gördügü rüyanın tesirindedir ve gideceği yeri iyi bilir. Seri, kararlı adımlarla Beyazıt'a çıkar, döner Vefa'ya, Zeyrek'ten aşağılara sallanır. Unkapanı civarında soluklanır. Etrafına daha bir dikkatle bakınır. İşte tam o sırada yerde yatan bir ceset gözlerine batar, sorarlar;

-- Kimdir bu?

Ahali:

- Aman hocam hiç bulaşma, derler. Ayyaşın meyhusun
biri işte!..

-- Nerden biliyorsunuz?

- Müsaade et de bilelim yani. Kırk yıllık komşumuz... Bir başkası tafsilata girer;

- Biliyor musunuz, der. Aslında iyi sanatkârdır. Azaplar çarşısı'nda çalışır. Nalının hasını yapar... Ancak kazandıklarını içkiye, fuhuşa harcar. Hem şişe şişe şarap taşır evine, hem de nerde namlı mimli kadın varsa takar peşine.. Hele yaşlının biri çok öfkelidir. - isterseniz komşulara sorun, der. Sorun bakalım onu bir cemaatte gören olmuş mu?.. Hasılı, mahalleli döner ardını gider. Bizim tedbili kiyafet mollalar kalırlar mı ortada!.. Tam vezir de toparlanıyordur ki, padişah keser yolunu :

-- Nereye?

- Bilmem, bu adamdan uzak durmayı yeğlersiniz sanırım.

-- Millet bu, çeker gider. Kimseye bir sey diyemem... Ama biz gidemeyiz, şöyle veya böyle tebamızdır. Defini tamamlamak gerek.

- İyi ya, saraydan birkaç hoca yollar, kurtuluruz vebalden.

-- Olmaz, rüyadaki hikmeti çözemedik daha.

- Peki ne yapmamı emir buyurursunuz?

-- Mollalığa devam... Naaşı kaldırmalıyız en azından.

- Aman efendim, nasıl kaldırırız?

-- Basbayağı kaldırırız işte.

- Yapmayın, etmeyin sultanım, bunun yıkanması, paklanması var. Tekfini, telkini...

-- Merak etme ben beceririm. Ama önce bir gasilhane bulmalıyız.

- Şurada bir mahalle mescidi var ama...

-- Olmaz, vefat eden sen olsaydın nereden kalkmak isterdin?

- Ne bileyim, Ayasofya'dan, Süleymaniye'den, en azından Fatih Camii'nden...

-- Ayasofya ile Süleymaniye'de devlet erkanı çoktur. Tanınmak istemem. Ama Fatih Camii'ni iyi dedin. Hadi yüklenelim... Ve gelirler camiye. Vezir sağa sola koşturur, kefen tabut bulur. Padişah bakır kazanları vurur ocağa... Usulü erkanınca bir güzel yıkarlar ki, naaş; ayan beyan güzelleşir sanki. Bir nurdur, aydınlanır alnında. Yüzü sâkilere benzemez. Hem manâlı bir tebessüm okunur dudaklarında. Padişahın kanı ısınmıştır bu adama, vezirin de keza... Mechul nalıncıyı kefenler, tabutlar, musalla taşına yatırırlar. Ama namaz vaktine bir hayli vardır daha... Bir ara vezir sıkıntılı sıkıntılı yaklaşır.

- Sultanım, der. Yanlış yapıyoruz galiba...

-- Nasıl yani?..

- Heyecana kapıldık, sorup soruşturmadan buraya getirdik cenazeyi. Kim bilir belki hanımı vardır, belki yetimleri?..

-- Doğru, öyle ya, neyse... Sen başını bekle, ben mahalleyi dolanıp geleyim. Vezir, cüzüne, tesbihine döner, padişah garip maceranın başladığı noktaya koşar. Nitekim sorar soruşturur. Nalıncının evini bulur. Kapıyı yaşlı bir kadın açar. Hadiseyi metanetle dinler. Sanki bu vefatı bekler gibidir.

- Hakkını helal et evladım, der. Belli ki çok yorulmuşsun. Sonra eşiğe çöker, ellerini yumruk yapar, şakaklarına dayar... Ağlar mı? Hayır. Ama gözleri kısılır, hatıralara dalar belki. Neden sonra silkinip çıkar hayal dünyasından...

- Biliyor musun oğlum? Diye dertli dertli söylenir... Bizim efendi bir âlemdi, vesselam... Akşamlara kadar nalın yapar... Ama birinin elinde şarap şişesi görmesin; elindekini avucundakini verir satın alırdı. Sonra getirip dökerdi helaya!..

-- Niye?

- Ümmeti Muhammed içmesin diye...

-- Hayret...

- Sonra, malum kadınların ücretlerini öder eve getirirdi. Ben sizin zamanınızı satın aldım mı? Aldım, derdi. Öyleyse şimdi dinlemeniz gerek... O çeker gider, ben menkîbeler anlatırdım onlara... Mızraklı ilmihal. Hucceti islam okurdum...

-- Bak sen! Millet ne sanıyor halbuki...

- Milletin ne sandığı umrunda değildi. Hoş, o hep uzak mescidlere giderdi. Öyle bir imamın arkasında durmalı ki, derdi. Tekbir alırken Kabe'yi görmeli...

-- Öyle imam kaç tane kaldı şimdi?

- işte bu yüzden Nişancı'ya, Sofular'a uzanırdı ya... Hatta bir gün; Bakasın efendi, dedim. Sen böyle böyle yapıyorsun ama komşular kötü belleyecek. inan cenazen kalacak ortada...

-- Doğru, öyle ya?..

- Kimseye zahmetim olmasın deyip, mezarını kendi kazdı bahçeye. Ama ben üsteledim. iş mezarla bitiyor mu, dedim. Seni kim yıkasın, kim kaldırsın?

-- Peki o ne dedi?

- Önce uzun uzun güldü, sonra;

- Allah büyüktür hatun, dedi. Hem padişahın işi ne?

İmza:Bazen diyorum kendime; Ne çok DEĞER vermişim DEĞERSİZlere!!!
Bu mesaja teşekkür edenler:(3): Burhan Şağban, Bekir Berkiten, Scorpion Fire,
Bekir  Berkiten
Aktif Üye - Öğretmen
- (bekir7133)
Cevap:Beni Etkileyen Yazılar (2.6.2013 23:30:23)

Allah razı olsun Aslı Öğretmenim, nice zamandır bu yazıyı arıyordum. Paylaşan elleriniz dert görmesin.

İmza:Kendimi en üstün gördüğümde beni aşağıya çekmek için uzanan elleri gördüm.Kendimi en küçük gördüğümde ise bana yardım etmek için yukarıdan uzanan elleri gördüm. Biz üçüncü sınıfız,üçüncü sınıf değil.
Bu mesaja teşekkür edenler:(3): Aslı Yılmaz, Scorpion Fire, Duygu Aydın,
Aslı  Yılmaz
Tecrübeli Üye - 4.Sınıf Öğretmeni
- (tayper35)
Cevap:Beni Etkileyen Yazılar (3.6.2013 23:44:49)


Gel oğlum kalk bakalım tahtaya, sana bi sorum var.
+ Buyurun, sorun öğretmenim.
- Canlılar kaça ayrılır?
+ Dörde ayrılır öğretmenim.
- Bana yanlış gibi geldi ama say bakalım..
... + Bitkiler, hayvanlar, insanlar, çocuklar.
- Çocuklarda insan değilmi oğlum?
+ Haklısınız, o zaman canlılar üçe ayrılır öğretmenim.
- Peki, şimdi yeniden say bakalım..
+ Bitkiler, hayvanlar ve çocuklar..
- Oğlum insanlara ne oldu?

+ "Kalplerinde sevgiyi yeşertip düşünebilenler hep çocuk kaldılar,
Diğerleri de hayvanlaştılar öğretmenim!"

İmza:Bazen diyorum kendime; Ne çok DEĞER vermişim DEĞERSİZlere!!!
Ayşe  Bengisu
Aktif Üye - 3.Sınıf Öğretmeni
- (balmer)
Cevap:Beni Etkileyen Yazılar (4.6.2013 15:46:35)

 Alıntı
Alıntı Sahibi: Aslı  Yılmaz

Gel oğlum kalk bakalım tahtaya, sana bi sorum var.
+ Buyurun, sorun öğretmenim.
- Canlılar kaça ayrılır?
+ Dörde ayrılır öğretmenim.
- Bana yanlış gibi geldi ama say bakalım..
... + Bitkiler, hayvanlar, insanlar, çocuklar.
- Çocuklarda insan değilmi oğlum?
+ Haklısınız, o zaman canlılar üçe ayrılır öğretmenim.
- Peki, şimdi yeniden say bakalım..
+ Bitkiler, hayvanlar ve çocuklar..
- Oğlum insanlara ne oldu?

+ "Kalplerinde sevgiyi yeşertip düşünebilenler hep çocuk kaldılar,
Diğerleri de hayvanlaştılar öğretmenim!"
Çokkk beğendim çookkkkkkkk. Çocuk ne kadar da güzel anlatmış benim canım kızım. Teşekkürler

İmza:NE DÜŞÜNÜRSENİZ O OLURSUNUZ! HZ. MEVLANA
Bu mesaja teşekkür edenler:(3): Bekir Berkiten, Aslı Yılmaz, Duygu Aydın,
G@lip  G@lip
Uzman Üye - İlkokul Öğrencisi
- (galip_k)
Cevap:Beni Etkileyen Yazılar (7.6.2013 09:39:49)

Eski zamanların birinde bir adam hayatın anlamının ne olduğunu kendi kendine sormaya başlamış.

Bulduğu hiçbir cevap ona yeterli gelmemiş ve başkalarına sormaya karar vermiş... Ama aldığı cevaplar da ona yetmemiş. Fakat mutlaka bir cevabı olmalı diyormuş.. Ve dolaşıp herkese bunu sormaya karar vermiş... Köy, kasaba, ülke dolaşmış bu arada zaman da durmuyor tabi ki.

Tam umudunu yitirmişken bir köyde konuştuğu insanlar ona - "Şu karşıki dağları görüyor musun, orada yaşlı bir bilge yaşar istersen ona git belki o sana aradığın cevabı verebilir. " demişler.

Çok zorlu bir yolculuk sonunda Bilgenin yaşadığı eve ulaşmış adam. Kapıdan içeri girmiş ve bilgeye #8220;Hayatın anlamının ne olduğunu" sormuş ...

Bilge sana bunun cevabını söylerim ama önce bir sınavdan geçmen gerekiyor demiş...

Adam kabul etmiş... Bilge bir çay kaşığı vermiş adamın eline ve içine de silme bir şekilde zeytinyağ doldurmuş. Şimdi çık ve bahçede bir tur at tekrar buraya gel... Yalnız dikkat et kaşıktaki zeytinyağ eksilmesin, eğer bir damla eksilirse kaybedersin..

Adam gözü çay kaşığında bahçeyi turlayıp gelmiş. Bilge bakmış evet demiş kaşıkta yağ eksilmemiş, peki bahçe nasıldı(!)

Adam şaşkın... Ama demiş ben kaşıktan başka bir yere bakmadım ki... Şimdi tekrar bahçeyi dolaşıyorsun kaşık yine elinde olacak ama bahçeyi inceleyip gel, demiş Bilge... Adam tekrar bahçeye çıkmış gördüğü güzellikler büyülemiş muhteşem bir bahçedeymiş çünkü... Geri geldiğinde bilge, adama bahçe nasıldı diye sormuş... Adam gördüğü güzellikler karşısında büyülendiğini anlatmış..

Bilge gülümsemiş, ama kaşıkta hiç yağ kalmamış demiş ve eklemiş

-Hayat senin bakışınla anlam kazanır ya sadece bir noktayı görürsün hayatın akıp gider sen farkına varmazsın...Ya da görebileceğin tüm güzelliklerin tam ortasında hayatı yaşarsın akıp giden zamanın anlam kazanır...


İmza:
Bu mesaja teşekkür edenler:(2): Bekir Berkiten, Duygu Aydın,
Aslı  Yılmaz
Tecrübeli Üye - 4.Sınıf Öğretmeni
- (tayper35)
Cevap:Beni Etkileyen Yazılar (7.6.2013 23:35:17)

çok anlamlı.başka diyecek söz yok
Ekler
-------------------------------------------

600_10151488423563723_978951552_n.png (Gösterim:3)

-------------------------------------------


İmza:Bazen diyorum kendime; Ne çok DEĞER vermişim DEĞERSİZlere!!!
Bu mesaja teşekkür edenler:(2): Duygu Aydın, Bekir Berkiten,
Burcu  Burcu
Aktif Üye - Öğretmen
- (burcugelbal)
Cevap:Beni Etkileyen Yazılar (9.6.2013 14:56:45)

Güneşli bir gündü. Kadın parkta yanında oturan adama ?Bakın, salıncakta sallanan şu kırmızı kazaklı çocuk benim oğlum? dedi.

Adam gülümseyerek ?Güzel bir oğlunuz var? dedi. ?Diğer salıncaktaki mavi kazaklı çocukda benim oğlum?

Sonra saatine baktı ve ?Heyyy, Todd, sanırım artık gitme zamanı? diye seslendi oğluna.

Çocuk salıncakta yükselirken ?Beş dakika daha baba, lütfen yalnızca beş dakika daha? diye karşılık verdi babasına.

Adam başını ?peki? anlamında sallayınca çocuk neşeyle sallanmaya devam etti.

Dakikalar sonra adam ayağa kalkarak tekrar seslendi oğluna ?Todd, artık gidelim mi, ne dersin??

Çocuk yine gitmeye isteksiz ?Ne olur baba, beş dakika daha, lütfen, beş dakika daha? diye bağırdı babasına.

Adam? Tamam? deyince çocuk kahkahalar atarak sallanmaya devam etti.

Sonunda kadın dayanamadı ve sesinde gizli bir hayranlıkla ?Ne kadar sabırlı bir babasınız? dedi .

Adam gülümsedi kadına. ?Sabır değil yaptığım bayan? dedi. ?Büyük oğlum Tommy?yi geçen yıl burada sarhoş bir sürücünün çarpması sonucu kaybettim. Buraya yakın yolda bisiklet sürüyordu. Tommy?e hiç yeterince zaman ayırmamıstım. Oysa şimdi onunla beş dakika daha fazla birlikte olabilmek için herşeyi yapardım. Todd?la ayni hatayı yapmayacağıma söz verdim kendi kendime..

O her ?Beş dakika daha baba? dediği zaman , oyun oynamak için beş dakika daha kazandığını düşünüyor, oysa işin gerçeği ne biliyor musunuz? Ben onu oyun oynarken beş dakika daha fazla izleyebiliyorum, asıl kazanan benim?
__________________

İmza:...
Bu mesaja teşekkür edenler:(1): Duygu Aydın,
Duygu  Aydın
Aktif Üye - Öğretmen
- (duygu5)
Cevap:Beni Etkileyen Yazılar (9.6.2013 15:49:13)

Küçük istavrit,

yiyecek bir şey sanıp
hızla atıldı çapariye.. Önce müthiş bir acı duydu dudağında
Gümbür gümbür oldu yüreği
Sonra hızla çekildi yukarıya
aslında hep merak etmişti denizlerin üstünü
neye benzerdi acep gökyüzü
bir yanda büyük bir merak
bir yanda ölüm korkusu..
ne çare balıkçının parmakları hoyratça kavradı onu
küçük istavrit anladı,
yolun sonu..
Koca denizlere sığmazdı yüreği
Oysa şimdi yüzerken küçücük yeşil leğende
cansız uzanıvermiş dostlarına değiyordu
minik yüzgeci..
İnsanlar gelip geçtiler önünden,
bir kedi,
yalanarak baktı gözünün içine,
yavaşça karardı dünya
başı da dönüyordu.
son bir kez düşündü
derin maviyi beyaz mercanı
bir de , yeşil yosunu..
işte tam o anda eğilip aldım onu..!
yürüdüm deniz kenarına
bir öpücük kondurdum başına
iki damla gözyaşından ibaret sade bir törenle saldım denizin sularına..
bir an öylece bakakaldı.!
sonra sevinçle dibe daldı
gitti, tüm kederimi söküp atarak
teşekkürü de ihmal etmemişti
birkaç değerli pulunu, elime avuçlarıma bırakarak...
balıkçı ve kedi şaşkın baktılar yüzüme
sorar gibiydiler, neden yaptın bunu niye...,
"bir gün" dedim
bulursam kendimi yeşil leğendeki küçük istavrit kadar çaresiz, son
ana kadar hep bir umudum olsun diye."


İmza:Umut içimizde hiç susmayan geveze bir kuştur...

HIZLI CEVAP (5 Üye Puanı)

Cevap Yazmak İçin Giriş Yapın veya Üye Olun
En yeni ve güncel etkinlikler için bizi takip edin