Forum | Sınıf Öğretmeniyiz Biz | Sınıf Öğretmenlerinin Kaynak Sitesi | http://www.sinifogretmeniyiz.biz
Hediye Kampanyamız:En fazla puan toplayan 3 kişiye 400TL'lik hepsiburada hediye çeki hediye ediyoruz..

Ünlü Ressamlar Hayatları ve Tabloları



Tekin  Şentürker 
Tecrübeli Üye - Öğretmen
- (baba_can)
Cevap:Ünlü Ressamlar Hayatları ve Tabloları (30.1.2013 01:29:14)

Johannes Vermeer.
1632′de Delft?te dünyaya geldi. Babası Reynier Vos ipekli dokumacılığı ve resim ticaretiyle meşguldü. Bu şekilde küçük Vermeer?de de resim sevgisi doğdu.

Hayatı hakkında yeterli bilgi yoktur. Carel Fabritius?un öğrencisi olduğu ve Caravaggi?cilerin etkisi altında kaldığı sanılır. Nisan 1653′te Gatharina Bolenes ile evlendi, bu evlilikten onbir çocuğu dünyaya geldi.

1672 tarihli bir belgeye göre hayatını, yaptığı resimlerle ve gravür ticaretiyle uğraşarak güçlükle kazandı. Kısa zamanda unutuldu ve bu durum 19′uncu yüzyılın yarısına kadar sürdü. Ama bu tarihten sonra eserleri büyük ilgi gördü.

Ressam 1675′te Delft?te öldü, 15 Aralık?ta da Yeni kiliseye gömüldü. Arkasında ekonomik güçlükler içinde yaşayacak dul bir kadınla bir sürü ufak çocuk bırakmıştı.

Vermeer, yalnız iki eserine imzasını koymuştur: 1656′da yaptığı «Aracı Kadın»la 1668′deki «Astronom». En güzel eserlerinin bunlar olduğu söylenemez.

Eserlerinde imza bulunmaması, bazı tablolarda gerçekliği şüpheli tarih ve imzalara rastlanması, gençlik döneminde yapılmış dinî konulu eserlerin ona ait olduğunun kesinlikle anlaşılmaması, bu konuda bir katalog ve kronoloji cetveli kurmayı güçleştirmiştir.

Eserleri sunu şeklinde arşivimden ekte..

Taşındı:Tekin ŞENTÜRKER--30.01.2013 01:34:31

Ekler
-------------------------------------------
vermeer.rar (Yükleme:3)
-------------------------------------------

İmza: Dijital Etkinlikler Hazırlama Grup Öğretmenleri
Bu mesaja teşekkür edenler (2): Mustafa A., Şeniz Karaşah,
Mustafa  A.
Yönetim Ekibi - 4.Sınıf Öğretmeni
- (admin)
Cevap:Ünlü Ressamlar Hayatları ve Tabloları (30.1.2013 01:36:02)

Pablo Picasso

Pablo Picasso, tam adı ile Pablo Diego José Francisco de Paula Juan Nepomuceno María de los Remedios Cipriano de la Santísima Trinidad Ruiz y Picasso (25 Ekim 1881 - 8 Nisan 1973), İspanyol ressam ve heykeltıraş. 20. yüzyıl sanatının en iyi bilinen isimlerindendir. Georges Braque ile birlikte kübizm akımının temelini atmıştır.
Hayatı [değiştir]

Picasso 25 Ekim 1881'de Malaga, İspanya'da doğdu.(İsmini,annesi rüyasında görmüştür) Babası bir ressam ve resim öğretmeniydi. Küçük yaşta resim yapmaya babası tarafından yönlendirildi. Resim yeteneği kısa sürede keşfedildi. 1895'te Barcelona Güzel Sanatlar Okulu'na girdi. 1901 yılından itibaren anne soyadı olan Picasso'yu kullanmaya başladı. Desenleri İspanyol bir dergi olan Juventut'ta yayımlandı.
1900'de ilk kez Paris'e gitti. Dönemin yenilikçi sanatçılarının yaşadığı Montmartre semtinde bir süre para içinde yaşadı. Picasso yaklaşık 1901-04 arasındaki ilk dönem yapıtlarında sıradan insanların, sirk palyaçolarının, akrobatlarının resimlerini yaptı. Büyük kentlerdeki yaşam kadar, sirk yaşamı da ilgisini çekiyordu. Ne var ki, tablolarında bu yaşamın hüzünlü yanını yansıttı. Sanatçının bu dönemi 'Mavi Dönem' olarak tanımlanır.
Picasso, Georges Braque ile kübizmin temellerini atmış sayılmaktadır. 1907'den 1914'e kadar kübist olarak adlandırılan tarzda tablolar yapar. Kübist tabloların genel özelliği, geometri ve geometrik şekillerin kullanılmasıdır. Resmedilen nesneler geometrik formlar oluşturacak şekilde basitleştirilmiş yahut geometrik şekillere bölünmüştür. Kübizmin bir diğer özelliği de uzaydaki üç boyutlu bir cismi iki boyutlu yüzeye aktarma çabasıdır. Bu amaçla Picasso, şekilleri yanal yüzeylerine bölüştürüp her birini iki boyutlu yüzeyde göstermeye çalışır. Yine bu nedenden portrelerindeki insanların hem profili hem de önden görünüşü görülmektedir.
I. Dünya Savaşı sırasında Picasso, Jean Cocteau ile beraber Roma'da kalır. Burada sahne dekoratörü olarak çalışırken dansçı Olga Kokhlova'yla tanışır. Picasso ikinci eşi olan Olga Kokhlova ve oğlunun birçok portresini yapmıştır. (Paul en Pierrot, 1925, Picasso Müzesi, Paris)
20'li yılların başında ressam klasisizme geri döner: Trois Femmes à la fontaine (1921, Modern Sanat Müzesi, Paris). Ayrıca mitolojiden de esinlenir: les Flûtes de Pan (1923, Picasso Müzesi, Paris).
Picasso tanınan en üretken sanatçıdır. Guiness Rekorlar Kitabı'na göre, toplam resim, 100,000 baskı, 34,000 kitap resmi ve 300 heykel ve birçok seramik ve çizim üretmiştir.
Bir genelevdeki beş hayat kadınını gösteren ve Kübizm akımının en önemli örneklerinden biri olarak görülen ünlü eseri Avignonlu Kadınlar, Fransa'da 1907 yazında çizilmiştir
En tanınmış eseri Alman ordularının Guernica kasabasını bombalamasını anlatan Guernica adlı eseridir. Resim 1937'de yapılmıştır. Bu resim şu anda Madrid'de Reina Sofía Müzesinde bulunmaktadır. Picasso, bir sergisi sırasında kendisine, "Bu resmi siz mi yaptınız" diye soran bir Alman generaline, "Hayır, siz yaptınız" cevabını vermiştir. Bu resim Picasso'nun savaşa ve Guernica'nın bombalanmasına karşı duyduğu güçlü nefreti anlatmaktadır. Resimdeki insan ve hayvan figürleri acı, hüzün ve savaşa karşı duyulan nefreti yansıtmaktadır.
Ayrıca 1911 yılında Leonardo Da Vinci'ye ait Mona Lisa eserini, bu eserin doğduğu şehir, Floransa'ya kaçırmakla suçlandı.

Guernica tablosu
Ekler
-------------------------------------------

600px-picasso_guernica.jpg (Gösterim:3)

-------------------------------------------


İmza:Sınıf Öğretmeniyiz Biz
Bu mesaja teşekkür edenler:(1): Şeniz Karaşah,
Tekin  Şentürker
Tecrübeli Üye - Öğretmen
- (baba_can)
Cevap:Ünlü Ressamlar Hayatları ve Tabloları (30.1.2013 01:58:05)

Edgar DEGAS

Edgar Degas, 19 Temmuz 1834′de Paris?te dünyaya geldi. Esas adı Edgar-Hilaire-Germain de Gas olan sanatçı, 1873 yılına dek bu ismi kullandı; bundan sonraki yıllarda Degas ismini benimsedi.

Bir banka müdürü olan babası kültürlü bir salon adamıydı. Özellikle sanat ve müzik hakkında geniş bir bilgiye sahipti. İhtilâl sırasında Fransa?dan uzaklaştırılmış bir Fransız sürgününün oğlu olan Mösyö Auguste de Gas, Napoli?de doğmuştu. Daha sonra Paris?e yerleşince, Kuzey Amerika?ya göç ederek New Orleans?a yerleşmiş bir ailenin kızıyla evlenmişti.

Küçük Edgar, henüz onüç yaşındayken annesi hayata gözlerini kapadı. Genç Edgar, ilk sanat kültürünü babasından aldı. Auguste de Gas, sık sık oğlunu müzelere götürüyordu; Edgar, onsekiz yaşma geldiği zaman hukuk kurslarını bırakarak resim çalışmalarına eğilmesi için oğluna izin verdi.

Degas, ondokuz yaşındayken çok zarif resimler yapıyor, çalışmak için sık sık Louvre?a giderek eski ustaların eserlerini kopya ediyordu. Bu dönemde yaptığı resim albümlerinde klâsik geleneklere uymakla birlikte, bir yandan güçlü bir kişiliğin izleri, bir yandan da Ingres ve Rönesans resim ustalarının etkileri görülmektedir.

Eserleri sunu şeklinde ekteki dosyada. Arşivimden..
Ekler
-------------------------------------------
degas_.rar (Yükleme:6)

-------------------------------------------


İmza: Dijital Etkinlikler Hazırlama Grup Öğretmenleri
Bu mesaja teşekkür edenler:(2): Şeniz Karaşah, G@lip G@lip,
Tekin  Şentürker
Tecrübeli Üye - Öğretmen
- (baba_can)
Cevap:Ünlü Ressamlar Hayatları ve Tabloları (19.2.2013 22:01:03)

SALVADOR DALİ


Salvador Dalí 11 Mayıs 1904'de Figueras'ın (İspanya'nın Kuzeyinde Pirienelere yakın bir kasaba) bir köyünde doğdu. 6 yaşındayken menenjitten ölen erkek kardeşinden 3 sene sonra dünyaya gelmişti. 1973 de şöyle yazacaktı: 'Doğar doğmaz tapınılan bir ölünün ayak izlerinden yürümeye başladım. Beni severken hala onu seviyorlardı aslında. Belki de benden çok onu.. Babamın sevgisinin bu sınırları yaşamımın ilk günlerinde itibaren çok büyük bir yara oldu benim için.' Ona koydukları isim; ölmüş kardeşinin ismiyle aynıydı: Salvador. Ressam bu kardeşine ikiz kadar benziyordu. Anne babasının yatak odasında Velazquez'in Çarmıhta İsa resmiyle birlikte asılı olan kardeşinin resminin yaşayan bir aynasıydı. Böylece Salvador Dalí bir küçük despota dönüştü. Ailesinin dikkatini çekmek için yaptığı histeri krizleri, teatral hareketler alışılagelmiş şeylerdi. Uzun süre, onu fetheden kızkardeşi Ana Maria'nın doğumu bile onu düzeltmeye yetmedi. Aksine zaman geçtikçe farklılığını ifade etme isteği daha dayanılmaz hale geliyordu. Hasta çocuk; 10 yaşında yaptığı ilk self-portresinin ismiydi. Bir süre sonra ilk resim kursuna başladı. Öğretmeni Juan Núñez iyi bir ressamdı; ondan karakalem çalışmayı öğrendi. Daha sonra Catalan (İspanyanın Kuzey doğusunda yaşayan Catalanca adında farklı bir dil konuşan insanlara verilen isim) empresyonist ve realistlerini tanıdı. Daha sonra Kübizm ve Juan Gris'i keşfetti. 20'li yılların başında Madrid San Fernando Akademisine başladı. Ancak anarşist hareketleri nedeniyle okuldan atıldı ve bir süre Girona'da tutuklu kaldı. (1923) Daha sonra tekrar okula kabul edilse bile 1926'da tamamen atıldı. Bunu takip eden yıl Paris'te Picasso'yla tanıştı. 10 yıl sonra Londra'da Stefan Zweig onu Sigmund Freud'a tanıttı. 1923'te Madrid'de Luis Buñuel ve García Lorca ile tanıştı. Dalí böylece değişti. Görünümüyle de. Başlangıçta ki uzun saçları; ağzından hiç düşmeyen piposu daha sonra kısacık biryantinli saçlı spor kıyafetli asık suratlı birine dönüştü. Günlük yaşamı; entelektüel bir söylemin ve lüks bir yaşamın çevresinde dönüyordu. Buñuel'le 'Bir Endülüs Köpeği' filmini sahneye konmasına yardımcı oldu. Ama. Buñuel.'i dinsizlikle suçlayarak ikinci bir filmden uzak durdu. Buna karşın García Lorca'yla çok yakın bir arkadaşlığı oldu. 1925-36 yılları arasında uyumlu bir dostlukları oldu. Kadınlar pek ilgisini çekmiyordu. Onlar ?sadece erotik fantezileri için gerekli?ydiler. Dali?nin fikrini değiştiren olay 1926?da Gala?yla tanışmasıyla gerçekleşti. Gala; bir Rus avukatın kızı ve sürrealist şair Paul Eduard'ın eşiydi. Onu ilk defa Cadaquez'de Akdeniz'in Catalan kıyısında Hotel Miramar'ın karşı terasında gördüğünde eşiyle beraberdi. Ertesi gün saat 11'de plajda buluşmak üzere sözleştiler. Dali bu olayı tamamen sembolik bir biçimde hazırlamaya karar verdi. Soyundu. Elbiselerini, göğüs uçlarını, kıllarını, göbek deliğini ve esmerleşen tenini gösterecek şekilde kesti, katladı. Boynuna inci bir kolye, kulağına bir kırmızı bir sardunya taktı. Traş olurken yaralanmasından esinlenerek kendi kanını süründü. Bunu balık kuyruğu, keçi gübresi ve yağla karıştırdı. Ama pencereden Gala'yı, özellikle de çıplak bronzlaşmış sırtını görünce, bu ölümcül ritüele son vererek üzerindeki partallığı ve bu vebalı tutkuyu soyunmaya karar verdi. Birkaç ay sonra tamamen aşık olarak birlikte yaşamaya başlayacaklardı. Ve o andan itibaren Gala; Dali için bir aşık, bir arkadaş, esin perisi ve model (ilk defa profilden Gran Mastrubador'da gözükür), danışman ve herşeyin ilersinde varlığının yöneticisi olacaktır. Port Lligat'de hayatlarının evlerini kurdular. İlk önce İspanya İç Savaşı?ndan daha sonra Dünya Savaşından kaçmak için tüm dünyayı gezdiler. Dali şöyle açıklar düşüncesini: 'Her zaman anarşist ve aynı zamanda da monarşisttim. Her zaman burjuvaziye karşıydım ve hala da öyleyim. Gerçek kültürel devrim monarşist prensiplerin restoresiyle mümkündür.' Ama 1934'te beş yıllık aktif bir işbirliğinden sonra artık eski sürrealist arkadaşlarından ayrılmış ve küçük burjuvaya dönüşmekle suçlanır olmuştu. Çünkü politikadan kaçıyordu: 'Beni ne marksizm bir parça bile ilgilendirmiyordu. Politika bir kansere benziyordu.' Newyork'a yerleşti, ama arada sırada geri dönüyordu. Örneğin faşistler arkadaşı Garcia Lorca'yı öldürdükten ya da Nazilerin istilasından sonra. Mamafi, Kuzey Amerikalılar tarafından aranılan, sevilen, iyi ücret ödenen biriydi. 1966'da Newyork modern sanatlar müzesinde 1966'de ona bir retrospektif adadılar. Beuborg'daki bir diğer sergi için 1979'a kadar beklemesi gerekti. 3 sene sonra 1982'de Gala öldü. O zamandan sonra nerdeyse resim yapmayı bıraktı. Dali , Gala'nın mezarının olduğu Pubol'e yerleşti ve son eserlerini verdi. Bütün akımları tanıyıp; olası bütün etkilerden geçtikten; tüm çılgınlığıyla o devasa eseri 'Babil Kulesi'ni oluşturduktan sonra; Salvador Dali sanatı boyunca uzayıp giden bir ipi farketti. Bu ip görünmez bir şekilde daha Breton'la bile değilken gerçekleştirdiği ilk sürrealist eseriyle, gerçek anlamdaki sürrealist eserlerini birbirine bağlıyordu. Freud'un içten ve ve fanatik olarak tanımladığı, Dali'nin gözleri; hep büyüleyici bir dünyayı keşfediyordu. Dali hiçbir zaman taptığı esin perisi Gala'dan ayrılmadı, eve kendine duyduğu ihtiyaçtan daha fazla bir ihtiyaçla ona bağlıydı. Pubol Şatosundaki yangından kurtulduktan sonra; 23 Şubat 1989'da Figueras hastanesinde, 84 yaşında öldü. Cesedi ilaçlandı; ve Figueras'daki müzesine hakim olan dev kubbenin altına gömüldü.

Eserleri sunu şeklinde arşivimden...
Ekler
-------------------------------------------
dali.rar (Yükleme:7)

-------------------------------------------


İmza: Dijital Etkinlikler Hazırlama Grup Öğretmenleri
Bu mesaja teşekkür edenler:(2): Mustafa A., M. Can,

HIZLI CEVAP (5 Üye Puanı)

Cevap Yazmak İçin Giriş Yapın veya Üye Olun
En yeni ve güncel etkinlikler için bizi takip edin