ÇOKLU ZEKA KURAMI (GARDNER)
Önceleri -doğuştan geldiğine inanılan- belli bir zekâ ile doğup yaşamını onunla sürdürme görüşü hakimken günümüzde, insan Zekâsının sınırları “neyin mümkün olabileceği” hakkındaki inançlarımızla ilgilidir. Hemen hemen her yaş ve yetenek düzeyindeki bireyin zihinsel fonksiyonları geliştirilebilmektedir. Aslında farkında olmaksızın kullandığımız Zekâmızın düzeyini, biliş ve algılama yeteneklerimizin nasıl harekete geçirileceğini keşfederek geliştirmeyi öğrenebiliriz.
Bir problemle karşılaşıldığında Zekâmız, değişik problem çözme yolları arar ve bu sırada bütünleşik bir uyum içerisinde çalışır, sonuç olarak da bizi doğal sonuca yada başka bir deyişle bizi problemin çözümüne ulaştırır. Dünyanın her yerinde insan, bu yolları nasıl kendi kendine bilmekte, öğrenmekte ve anlayabilmektedir? İşte bu soru, araştırmacıları insan Zekâsının doğasını, gizil yönlerini ve sınırlarını araştırmaya yöneltmiştir.
Harvard Üniversitesi profesörlerinden Gardner'ın, proje yöneticisi olarak üzerinde çalıştığı bir araştırma olan Proje Sıfır'ın (Project Zero) sonucunda "Çoklu Zeka Kuramı" ortaya çıkmıştır. Kuramın geliştirilmesi esnasında, bir nöropsikolog ve eğitim profesörü olan Gardner, dahilerle ve üstün yetenekli kişilerle, beyninde hasar olan hastalarla, otistiklerle, normal çocuk ve yetişkinlerle, farklı dalların uzmanlarıyla ve farklı kültürlerdeki kişilerle yapılmış çalışmalardan elde edilen bulguları incelemiştir (Coşkungönüllü,1998;31). Gardner (1983) “Frames of Mind: The Theory of Multiple Intelligences” adlı eserinde
zekanın, iki değil en az yedi yönü olduğunu savunmuştur. İnsanların klasik zeka anlayışında olduğu gibi sadece matematik ve dilde başarı gösterdikleri zaman zeki sayılmalarının aksine; müzikte, sporda, dansta, iletişimde, resimde kendini gösterenlerin ve kendini iyi tanıyanların da zeki olduğunu iddia etmiştir.
Daha sonra ise Checkley’in Gardner ile yaptığı bir görüşmede, Gardner sekizinci bir zeka alanının varlığından bahsetmiş ve 1999 da yayımladığı “Intelligence Reframed: Multiple Intelligences for the 21.Century” adlı eserinde bu yeni zeka alanını da kapsayacak şekilde yeniden formüle etmiştir (Saban,2001:6). Gardner, zekayı problem çözme ve bir ya da birden fazla kültür ortamında değer verilen yeni ürünler yaratma becerisi olarak tanımlamaktadır. Zekanın akademik başarıyı tahmin etmeye yarayan, kısa sorulara verilen kısa cevaplardan çok daha fazla bir şey olduğunu belirtmiştir. Zekayı geleneksel anlayıştan çok farklı olarak; zeka alanlarından bahsetmiş ve her insanın birden fazla zeka alanına sahip olması şeklinde tanımlamıştır (Gardner,1983:60, Armstrong, 2000:1-2).
Çoklu zeka kuramına göre bu sekiz tür zeka eşit değerdedir. Biri diğerine göre daha değerli değildir. Ancak bir veya birkaç zeka diğerlerine nazaran daha fazla gelişmiş olabilir. Örneğin dünyaca ünlü bir müzisyen olan Mozart IQ (Intelligence Quoite) gibi yalnızca sözel-dil zekası ile mantık-matematik zekayı ölçen bir testte başarısız olabilir. Ancak bu durum onun geri zekalı olduğunu göstermez. Çünkü Mozart'da müziksel zeka diğer zekalara göre ön plandadır ve bu durum onu ünlü bir müzisyen yapmıştır. Kurama göre bireylerde tüm zekalar az ya da çok gelişmiştir. Önemli olan az gelişme göstermiş zekaları, ön planda olan zekaları kullanarak geliştirmektir. Ne var ki, 20. yüzyıl batı kültüründe ve ülkemizde dil ve matematik becerilerini etkili kullanmayı gerektiren zekalara değer verilmişken, diğer zeka türlerini etkili kullanabilen yetenekli bireyler hep ihmal edilmiş ve hatta onlara geri zekalı gözüyle bakılmıştır.
Howard Gardner’in "Frames of mind" (1983), Multiple Intelligences: The Theory in Practice (1993) ve Intelligence Reframed: Multiple Intelligences for the 21.Century (1999) adlı eserlerinde bahsettiği sekiz zeka alanı şunlardır:
1- Sözel-Dilsel Zeka (Verbal-Linguistic)
Sözel/dilsel Zekâ; şiir, mizah, hikaye anlatma, gramer, mecazlar, teşbihler, soyut ve simgesel düşünme, kavram oluşturma ve kelime yazma gibi karmaşık olasılıkları içeren dil üretim sorumluluğudur. İnsanın sözel/dilsel Zekâsı, konuşulan kelimenin, okunan şiirin, yazılan yada tartışılan fikir veya düşüncelerin farkındadır.
Bu Zekâ türünde gelişmiş insanlar okuma, yazma, konuşma ve tartışma gibi konularda başarılıdırlar ve şiir, mizah, hikaye anlatma, tartışma ve yaratıcı yazım konularında da isteklidirler.
Bu Zekâyı harekete geçirmek için:
2- Matematiksel Zeka (Logical-Mathematical)
Mantıksal/matematiksel Zekâ, bize çoğu kez “bilimsel düşünme” ya da tümdengelimci düşünmeyi çağrıştırır. Bunun yanısıra tümevarımcı düşünme sürecide aynı şekilde karışıktır. Tümevarımcı düşünme, objektif gözlemler yapma ve incelenen verilerden bir sonuç çıkarma, yargıya varma ve hipotez kurma yeteneğidir. Tümdengelimci düşünme, genel bir durumu, onun bütününe bakarak gözleme ve anlama yeteneğidir. Mantıksal/matematiksel Zekâ, problem çözme veya yeni bir şeyin doğruluğunun tartışıldığı durumlarda harekete geçer. Bu Zekâ, kavramları tanıma, sayılar ve geometrik şekiller gibi soyut sembollerle çalışma, bilginin belirgin parçaları arasında ilişkiler kurma ve/veya bu parçalar arasındaki farklı bağıntıları görme kapasiteleri gerektirir.
Bu Zekâ türünde gelişmiş olan insanlar, nesneleri tanımlamada, analiz etmede ve matematik/bilim gibi konularda problem çözmede başarılıdırlar ve benzer şeyleri eşleştirme, karışık resimlerden şekil çıkarma, matematik, bilim, bulmaca ve problem çözme gibi konulardan hoşlanırlar.
Bu Zekâyı harekete geçirmek için:
Sözel/dilsel Zekâ ve mantıksal/matematiksel Zekâ biçimleri, günümüzde tüm Zekâ testleri, standart başarı testleri ve batı eğitim sisteminde kullanılan kolej giriş sınavları için temeldir.
3- Bedensel-Kinestetik Zeka (Bodily-Kinesthetic)
Bedensel/devinduyusal Zekâ, duygularını, vücudu kullanarak (dans ve vücut dili gibi), bir oyun oynayarak (spor yapma gibi) ya da yeni bir ürün yaratarak (düşünerek bir icat yapma) ifade etme yeteneğidir. Eğitimin önemli bir bölümünde yaparak öğrenme, uzun zamandır kabul görmektedir. Vücutlarımız çok akıllıdırlar. Öte yandan onlar düşündüğümüz şeylerin yapılır ya da yapılamaz olduğunu bilirler. Örneğin size bir parça kağıt verilir ve parmaklarınızı kullanmaksızın bunu daktiloya takmanız istenirse bunu yapabilir misiniz? Büyük olasılıkla hayır. Fakat parmaklarınız bunun yapılamayacağını bilir.
Bu Zekâ türünde gelişmiş olan insanlar, spor yapmayı ve dans etmeyi severler. Bunu yanı sıra ellerini iyi kullanırlar, vücut kontrol ve koordinasyonunda başarılıdırlar. Aktörler, palyaçolar ve pandomim oyuncuları gibi insanlar, insan ruhunu derinden etkilemek için vücudun kavrama, anlama ve iletişim kurmadaki sonsuz olanaklarını en iyi şekilde kullanan insanlardır.
Bu Zekâyı öne çıkarmak için:
4- Müziksel-Ritmik Zeka (Musical)
Bu Zekâ, ritmik ve tonal kavramları tanıma ve kullanma ile çevreden gelen seslere, insan seslerine ve müzik aletlerine karşı duyarlılık kapasitelerini içerir. Alfabede öğrendiklerimizin bir çoğu bu Zekâ ve “A-B-C Şarkısı” sayesindedir. Biraz düşünün; stresliyken müzik sizi nasıl sakinleştiriyor ya da sıkılmışken nasıl gayrete getiriyor veya daktilo yazarken ve egzersiz yaparken düzenli bir ritme ulaşmanıza nasıl yardım ediyor. Müzik dini inançlarımızın ve ulusal bağların güçlenmesinde, büyük kayıpların ifadesinde yada şiddetli sevinç durumlarında da kullanılmaktadır.
Bu Zekâ türünde gelişmiş olan insanlar, bir müzik aleti çalmaktan, mırıldanmaktan, şarkı bestelemek ve bunu seslendirmekten hoşlanırlar.
Bu Zekâyı çalıştırmak için:
5- Sosyal Zeka (İnterpersonal)
Kişilerarası Zekâ bir grup içinde işbirlikli çalışma yeteneği gerektirir. Diğer insanlarla sözel ve sözsüz iletişim kurma yeteneği gibi. Bu Zekâ insanlar arasındaki ilgi farklarını ortaya koyar. Örneğin ruh halleri, huyları, yönelimleri ve amaçlarındaki zıtlıklar gibi. Bu Zekânın daha ileri bir şekli, kendini başkalarının yerine koyma ve onların niyet ve arzularını anlayabilmedir. Bir şekli de başkalarının duygu, korku, önsezi ve inançlarıyla özdeşleşebilmedir.
Bu Zekâ türünde çok gelişmiş olan insanlar, genellikle danışmanlar, öğretmenler, terapistler, politikacılar ve dini liderlerdir.
Bu Zekâyı çalıştırmak için:
6- İçsel Zeka (İntrarpersonal)
İçsel Zekâ, insanın duygularını, duygusal tepki derecesini, düşünme sürecini (biliş bilgisi) tanıma, kendini yansıtma ve öz benliğini anlama yetisi ve önsezisi gibi kendi iç görünüşünü bilmesidir. Başka bir deyişle içsel Zekâ, bizim kendi bilincimizin farkında olmamıza, kendi kendimizi tanımamıza olanak sağlar; bu, bizim kendimize dönme ve kendimizi izleme aşamasıdır. Bizim kendi kişiliğimiz ve kendimizi aşma yeteneğimiz, içsel Zekâmızın işleyen kısmıdır. Bununla birlikte, tecrübelerimizdeki birlik ve bütünlük, yüksek bilinç durumunu fark etme, geleceğin çekiciliğini yaşama ve rüyalardaki olasılıkları gerçekleştirir ve kapasitemizi artırır.
Bu Zekâ türünde gelişmiş olan insanlar, başkalarının duygu ve düşüncelerini anlama, yoğunlaşma, konsantre olma ve nesne ötesi düşünme konularında başarılıdırlar ve meditasyon yapmaktan hoşlanırlar.
Gardner’a göre bu Zekâ çok özeldir ve dil, müzik, sanat, dans, semboller ve kişilerarası iletişim gibi tüm diğer Zekâ türlerini kapsar.
Bu Zekâyı çalıştırmak için:
7- Görsel-Uzamsal Zeka (Visual-Spatial)
Resim, grafik ve heykel gibi görsel sanatlar; denizcilik, harita yapımcılığı ve mimarlık gibi yüzey ve onun içinde bilginin kullanımını gerektiren durumlar; ve farklı derinlik ve açılardan objeler tasarlama yeteneği gerektiren satranç gibi oyunlar görsel/mekânsal Zekâ ile ilgilidir. Bu Zekânın temelindeki anahtar duyu, görme duyusu ve buna bağlı olarak şekiller tasarlama ve zihinde resimler yaratma yeteneğidir. Uçabildiğimizi iddia ettiğimiz, sihirli yaşantılar geçirdiğimiz ve belki de harika bir macera hikayesinde başkahraman olduğumuz çocukluk düşlerimizde, tamamiyle bu Zekâ kullanılır.
Bu Zekâ türünde çok gelişmiş olan insanlar, zihinlerinde resimler yaratır ve bunları çizerler. Bununla birlikte yaratıcıkları, renkleri kullanma ve harita okuma yetenekleri ile iyi bir hayal güçleri vardır. Çizim, resim, heykel yapımı ve zihinlerinde nesneler tasarlamayı severler.
Bu Zekâyı harekete geçirmek için:
8- Doğa Zekası (Naturalistic)
Doğaya ve çevreye duyarlı olabilme, doğadaki ayrıntıları ve ilişkileri fark edebilme
yeteneğidir. Doğa zekası her türlü doğal olgu üzerinde hissetmeyi, düşünmeyi ve eylem yapmayı içerir. Bitkilere, hayvanlara ve çevreye karşı ilgi, araştırma isteği bu zekanın en belirgin özellikleridir(Selçuk,2002:68, Saban,2001:14, Güneysu,2002:17).
Çoklu Zeka Kuramı'nın Öğretimde Kullanımı
Aslında Gardner nöropsikoloji ve gelişim uzmanıdır. Ortaya attığı kuram öğrenme veya öğretimle doğrudan ilişkili değildir. Ancak kuram eğitim alanında çok rağbet görmüş, hatta eğitim programlarının geliştirilmesinde bir eğitim felsefesi olarak ele alınmıştır. Bununla da kalınmamış, zeka türlerine yönelik etkinlikleri içeren modeller dahi geliştirilmiştir. Lazear (2000) tarafından ortaya atılan Yıl Boyu Yetişek Gezisi, Üniteyi Genişletme, Çoklu Zeka Öğrenme Merkezleri, Okul Çapında Odaklaşma gibi modeller bunların başlıcalarıdır. Ayrıca bu kuram doğrultusunda yapılan öğretimle öğrencileri ilgili oldukları alanlara yönlendirmek kolay olmaktadır. Öğrencide ön plana çıkan bir zekaya uygun olarak hazırlanan etkinlikle öğretim yapmak öğrenmeyi monotonluktan kurtarıp zevkli bir uğraş haline dönüştürecektir. Kuramın eğitimde kullanımına yönelik uygulamalarda öğrencilerin aktiviteleri zevkle yaptıklarını belirtmeleri bu hipotezi destekler niteliktedir. Bu nedenle öğretmen sınıfında her zeka seviyesine uygun etkinlikler geliştirmeli ve uygulamalıdır. Gardner' a göre kuram eğitim için ortaya atılmış değildir ancak zeka alanları eğitim hedeflerine ulaşmada güçlü araçlar olarak kullanılabilir. Buna ilaveten öğretmen hazırladığı etkinliklerle bireyin gelişmiş zekalarını kullanılarak, daha az gelişmiş diğer zekalarını da geliştirilebilir. Bu nedenle hedef davranışlar belirlenirken bütün zeka türleri göz önünde bulundurulmalı, etkinlikler hedef davranışları gerçekleştirmeye yönelik olarak tasarlanmalıdır.
Değerlendirmede klasik testler ve ölçme yaklaşımları yerine bireyin yeteneklerini ve potansiyelini ortaya koymaya amaçlayan portfolio (gelişim dosyası), gözlemler ve görüşmelerle yapılmalıdır. Geleneksel değerlendirme araçları sadece iki zeka türüne (sözel ve matematik zekaları) uygun öğrenmeleri ölçtüğü için tarafsız değildirler. Öğretim 8 farklı yolla yapılabiliyorsa, değerlendirme de 8 farklı yolla yapılmalıdır. Değerlendirme uygulamadan ayrı değil, uygulama sürecinde yapılmalıdır. Kuramın getirdiği en önemli yenilik değerlendirme sonunda bireylerin zeki veya aptal şeklinde değil, sahip olduğu potansiyellere göre gruplandırılmasının daha doğru olacağıdır. Eğitimde önemli olan bireylerin değerlendirme sonunda ne kadar yapabildikleri değil güçlü ve zayıf yönlerinin belirlenmesidir. Böylece bireyler kendilerini daha iyi tanır ve gelecek hakkında daha doğru kararlar verebilirler.
Çoklu Zeka Kuramı'na Göre Etkinlik Geliştirme Basamakları
Kaynakça