Etik Günü Belirli Gün ve Haftalar (Metik Günü) adlı doküman sinifogretmeniyiz.biz sitemizin
kategorisinde yer almaktadır. Bu kategoride
dosyasına benzeyen başka dokümanlar dabulabilirsiniz. Bu kategori de ilkokul 1.sınıf, 2.sınıf, 3.sınıf, 4.sınıf ve ortaokul 5.sınıf, 6.sınıf, 7.sınıf, 8.sınıf dosya ve dokümanlarına ulaşabilirsiniz.
Dosyayı indirmek için aşağıdaki hemen indir bağlantısına tıklamanız yeterlidir.
ET�K GÜNÜ (25 May�s)
Ahlak ve ahlakl�l���n olgusal ve tarihsel olarak ya�anan bir �ey oldu�u, tek tek her bireyin �u ya da bu ölçüde �ekillendirdi�i somut bir ahlâki hayat� bulundu�u, bu hayat içinde cisimle�en ahlâki de�erler, pe�inden ko�ulan ideallerini söz konusu oldu�u kabulleri üzerinde, ahlâk ad�n� verilen söz konusu tarihsel olguya yönelen felsefe disiplini; ahlâk�n eylemin prati�i oldu�u yerde, eylemin teorisini olu�turan felsefe türü...
Ahlak ve ahlakl�l���n olgusal ve tarihsel olarak ya�anan bir �ey oldu�u, tek tek her bireyin �u ya da bu ölçüde �ekillendirdi�i somut bir ahlâki hayat� bulundu�u, bu hayat içinde cisimle�en ahlâki de�erler, pe�inden ko�ulan ideallerini söz konusu oldu�u kabulleri üzerinde, ahlâk ad�n� verilen söz konusu tarihsel olguya yönelen felsefe disiplini; ahlâk�n eylemin prati�i oldu�u yerde, eylemin teorisini olu�turan felsefe türü.
Etik töre bilimi olarak da bilinir. Etik terimi Belli bir toplumun belli bir döneminde bireysel ve toplumsal davran�� kurallar�n� saptayan ve inceleyen bilim... Bir insan�n yarad�l��� gere�i gerçekle�tirdi�i davarn��'� dile getiren Arapça hulk sözcü�ünün ço�ulu olan ahlak terimi, huy, seciye, mizaç anlamlar�n� ço�ul olarak kapsar. Dilimizde ki�isel ahlak olarak aktöre, toplumsal ahlak olarak töre ve bilim olarak törebilim terimleriyle kar��lanm��t�r.
Yunanca ''ethos'' yani "töre" sözcü�ünden türemi�tir. Yunan dili. 3000 y�ll�k bir geçmi�i olan Hint-Avrupa dil ailesine ait bir dildir. Antik Yunanca Klasik Yunan uygarl���n�n dili olarak kullan�lm��t�r. Modern Yunanca Antik Yunancadan oldukça farkl� olmakla beraber köken olarak ona dayan�r. Yunanca, Yunan alfabesi kullan�larak yaz�l�r. Modern Yunanca dünyada, ço�u Yunanistan'da ya�ayan yakla��k 12 milyon ki�inin anadilidir. Aksiyoloji dal� olan etik, felsefenin dört ana dal�ndan biridir. Yanl��� do�rudan ay�rabilmek amac�yla ahlâk kavram�n�n do�as�n� anlamaya çal���r. Eti�in bat� gelene�i zaman zaman ''ahlâk felsefesi'' olarak da an�lm��t�r. Türkçe ''ahlâk bilimi'' olarak da an�ld��� olmu�tur. Ayr�ca Felsefe, varl�k, anlam ve öz sorunlar�n�n ele�tirel bir yakla��mla ara�t�r�lmas�na ve var�lan sonuçlar�n sistemli bir biçimde ortaya konmas�na yönelik dü�ünsel etkinlik. Yoklu�a kar��t olarak var olan �ey. Olu�a kar��t bir �ey olarak, de�i�meden ayn� kalan gerçeklik. Bo�lu�a kar��t bir �ey olarak, mekanda bir yer i�gal eden kal�c� gerçeklik.
Türkçede etik sözcü�ü ahlak sözcü�ü ile e� anlaml� olarak da kullan�l�r.
�nsan davran���n�n etiksel temelleri her sosyal bilime yans�r: Türkçe, di�er Türk dilleriyle birlikte Altay dil ailesinin bir kolunu olu�turur. Bu ailenin di�er üyeleri Mo�olca, Mançu-Tunguzca ve Korecedir. Japoncan�n Altay dil ailesinin bir üyesi olup olmad��� konusu tart���lmaktad�r. Antropolojide bir kültürün bir di�eriyle ili�kilendirilmesinde yer alan karma��kl�klar yüzünden, Antropoloji (Latince : anthropologia "insan bilimi"), insanla ilgilenen birçok bilim dal�ndan biri. Genellikle fiziksel ve kültürel antropoloji olarak ikiye ayr�l�r. Dünyadaki çe�itli insan topluluklar�n�n do�alc� yakla��mla betimlenmesi ve yorumlanmas� olarak tan�mlanabilir, ama ne konusu ne de ara�t�rma yöntemleri kendine özgüdür. Tarihten farkl�l���, antropolojinin toplumlar, kurumlar, inanç ya da geleneklere ili�kin tarih ara�t�rmalar�n� d��lamas�ndan de�il, belgelere dayanmak yerine insanla
Ekonomide k�t kaynaklar�n payla�t�r�lmas�n� içerdi�i için, EKONOM� , �ktisat olarak da bilinir, servetin üretimini, bölü�ümünü ve tüketimini konu alan toplumsal bilim. �ktisat veya ekonomi, üretim, da��t�m, ticaret, tüketim ve hizmet sektörlerini inceleyen bir bilim dal�d�r. Dünyada kaynaklar�n s�n�rl�, insan ihtiyaçlar�n�n s�n�rs�z olmas� yüzünden, kaynaklar�n daha verimli bir �ekilde kullan�labilmesini sa�lamak amac�yla kurulmu�tur. �ktisat, inceledi�i konulara ve kapsamlara göre dallara ayr�l�r:
Politika biliminde (siyaset bilimi) gücün tahsisindeki rolü nedeniyle, Sosyolojide gruplar�n dinamiklerinin köklerindeki yeri itibariyle, Sosyoloji, toplumsal ili�kilerin yap�s�n�, nedenlerini ve etkilerini ara�t�ran bilim dal�. �nsanlar�n ve gruplar�n etkile�iminden do�an geleneklerin, toplumsal yap�lar�n ve kurumlar�n harc�n� olu�turan ya da zay�flamas�na yol açan etkenleri, ayr�ca grup ve ör�üt üyeli�inin insanlar üzerindeki etkilerini inceler, insan toplumunun temel niteli�iyle, süreklili�ine ve de�i�imine yol açan çe�itli süreçlerle ilgilenir. Hukukta etik yap�lar�n ilke ve kanunsalla�t�r�lmas� nedeniyle, kriminolojide etik davran��� öven etik olmayan davran��� kötüleyen hali ve psikolojide de etik olmayan davran��� tan�mlay��, anlay�� ve tedavi edici rolüyle mevcuttur.
Etik sosyal bilimler d���nda kalan çe�itli bilim dallar�na da yay�lm��t�r. Örne�in biyolojide biyoetik ad�yla, ekolojide ise çevresel etik ad�yla önemli bir yer te�kil eder.
Analitik felsefede, etik geleneksel olarak üç ana alana ayr�l�r: Meta-etik, Normatif etik ve uygulamal� etik.
Tarihsel Geli�imi ve Farkl� Etik Anlay��lar� Her ne kadar etik anlay���n�n tam olarak ne zaman ba�lad��� bilinmese de, dünyan�n farkl� yerlerinde birçok farkl� toplulukta çok eski ça�lardan beri etik anlay���n�n var oldu�u bilinmektedir. Dinler tarihi, felsefe tarihi ile antropolojik ve arkeolojik bulgular bunu kan�tlar niteliktedir.
Felsefi etik anlay���na Antik Ça� Çin felsefesinde ve yine Antik Yunan felsefesinde rastlan�r. Bu dönemlerde ortaya ç�kan felsefi etik anlay��lar�, ortaya ç�kt�klar� ça� ve bölgenin kültür ve toplumsal yap�s�yla yak�ndan ili�kilidir. Demokritos'un aforizmalar�ndan bir k�sm� etik sorunlara dairdir. Demokritos'un etik görü�ü do�a felsefesine dayan�r; materyalist etik anlay���nda ölçülü olmak huzur ve dinginli�i getirir dinginlik ise mutlulu�u ve insan�n temel hedefi mutluluktur. Sofistler ise daha farkl� ve göreli bir etik anlay���n� benimsemi�tirler; genel geçer anlamda kabul görebilecek, do�ru olabilecek hiçbir ölçü yoktur, her �eyin ölçüsü ki�iye ba�l� oldu�u gibi eti�in ölçüsü de ki�iye ba�l�d�r. Etikte görecelilik ve öznelli�i savunan ilk dü�ünce Sofistlerindir, bu da Sofistlerin etik dü�üncesini önemli k�lar. Fakat Sofistlerin etik yakla��m�n� önemli k�lan bir ba�ka nokta da Sofistlerin etik anlay��lar�n� ''özgür yurtta�larla'' s�n�rlamay�p genelle�tirmeleri, kölelerin de erdem sahibi olabilece�ini, erdemleri ö�renebilece�ini belirtmeleriydi. Oysa Demokritos'un ve daha sonraki birçok ünlü Yunan filozofunun etik görü�lerinde kölelere yer verilmemi�tir; onlar etik aç�s�ndan geli�emeyecek insanlard�r.
Sokrates Sofistlerin görecelili�ine kar�� ç�km��, erdemin ve bilginin kayna��n�n ki�inin içinde bulunabilece�ini öne sürmü�tür. Burada bilgi erdemdi, etik aç�s�ndan üstün olmak bilgiye dayal�yd�. Sokrates'in etik dü�üncesi bilgiye dayal� etik dü�üncelerinin ilk örneklerindendir.
Platon etik sorunlar�n� devlet ve toplum kavramlar�yla birlikte ele alm��t�r; bireysel etikten ziyade toplumsal etik üzerine yo�unla�m��t�r. Platon'un etik anlay��� da ço�u Yunan filozofu gibi soylulara, köle olmayan özgür yurtta�lara yöneliktir. Ona göre toplumun ço�unu olu�turan kitle ahlâkl� olma, erdem edinme gibi yeteneklerden yoksundu. Bu nedenle bu toplumsal etikte s�n�flar aras�nda bir ''ahlâksal ba�'' oldu�u söylenemez.
Aristoteles'in etik anlay��� da yine yo�un toplumsal unsurlar bar�nd�rm��, dönemin tarihsel ve toplumsal geli�melerinden de büyük oranda etkilenmi�tir. Aristoteles'in etik anlay���ndaki en önemli noktalarda biri onun '' zoon politikon'' kavram�d�r. Zoon politikan özgür insand�r, toplumsal (sosyal) insand�r. �nsan varl���n�n toplumsal olu�unun kabulü aç�s�ndan bu ilk ad�md�. Asl�nda Aristoteles de kölelerin di�er vatanda�larla bir tutulamayaca�� fikrindeydi, köleler birer cans�z nesneden farks�zd�lar ona göre de; yine de teorik ''zoon politikon'' tan�m� eti�in tarihsel geli�imi aç�s�ndan önemlidir. Özünde erdem sahibi olabilme yetisine sahip insan, vasat olursa ideal etik seviyeye ula��r. �ki uç kötü davran���n ortas�, vasat�, erdemdir. Örne�in kendini çok küçük görme ile kendini çok büyük görme aras�ndaki orta nokta, erdemli olan durumdur.
Etik konusundaki fikirleriyle daha farkl� bir anlay�� ortaya ç�karan ve ad�ndan çok söz ettiren bir ba�ka Antik Ça� filozofu da Epiküros'tur. Epiküros'un ateist etik anlay���nda, insanl���n amac� hazza ula�makt�r. Her ne kadar genelde farkl� zannedilse de Epiküros'un haz kavram� bedensel hazdan öte ac�n�n yoklu�udur. Mutluluk ki�inin ac�, �st�rap, sefalet ve elemden kurtulmu� oldu�u durumdur. Ac�dan kurtulmak için önerilen hayat tarz� ise sosyal ya�amdan uzak, münzevi ve sade bir hayat tarz�d�r. Epiküros'un dü�üncesinde insan sosyal bir varl�k de�ildir, sosyal ba�lar� onun do�as�ndan gelen do�al olu�umlar de�ildir.
Antik Ça�'dan sonra Hristiyanl���n Bat�'daki yükseli�iyle kayna�� ebedi ve ilahi olan bir etik anlay��� yükseli�e geçmi�tir. Bu dönemdeki en önemli etik anlay��lar�ndan biri Aquinolu Thomas'�n etik anlay���d�r. Bu anlay��ta Skolastik felsefenin etik anlay��� ile Hristiyan ahlâk ve erdem görü�leri bir araya gelir. Ak�lc� bir etik anlay��� olan bu anlay��ta irade konusu da irdelenir. Akla dayanan özgür bir irade fikri mevcuttur, akli olumlu davran��lar mümkündür, ki�i iyiyi seçerek mutlulu�a eri�me �ans�na sahiptir, fakat son noktada gerçek ve nihai mutlulu�a ancak Tanr�'n�n istemesi ile kavu�ulabilir. Bundan sonra uzun bir süre etik sadece Tanr� kaynakl� görü�lere yer vermi�tir.
15. yüzy�ldan ba�layarak bu Tanr� ve din merkezli etik anlay���ndan kaymalar görülmeye ba�lar. Örne�in Campanella'n�n ütopik eseri '' Güne� Ülkesi'' dini etikten öte etik ile günlük bireysel ve sosyal davran��lar aras�ndaki ba�lar vurgulan�r. Giordano Bruno dogmatik din eti�ine kar�� ç�kan isimlerdendir. Daha sonraki dönemlerde birçok yazar ve dü�ünürün eserlerinde din ve dogmadan soyutlanm��, kayna�� zaman zaman hâlâ ilahi olsa da, pratikte ilahiyattan uzakla�m��, akla dayanan etik anlay��� tekrar yükseli�e geçmi�tir. Montaigne ve Charron'un çal��malar�nda bunun izleri bulunabilir.
Bu dönemin sonlar�nda felsefi aç�dan yerini geni�leten �ngiliz ampirik dü�üncesi etik anlay��lar�n� da etkiler. Thomas Hobbes geleneksel etik görü�lerine ayk�r�, materyalist felsefesiyle uyumlu bir etik anlay���na sahiptir. Bireyin öncelikli hedefi kendi varl���n� korumak ve sürdürmektir, bencillik insan�n do�as�nda vard�r, bu bireysel bencilli�in toplumun ç�karlar�yla örtü�mesi olumlu sonuçlar do�urur bu sebeple bireysel bencillik ile toplumun ç�kar�n�n örtü�tü�ü noktalar erdemlerdir. Bireyin bencil yönelimi ile toplumun ç�kar�n�n örtü�medi�i ve hatta toplumun ç�kar�n�n zarar gördü�ü davran��larsa kötü davran��lard�r.
Do�u felsefelerindeki erdem ve ahlâk anlay���na benzer unsurlar ta��yan bir etik anlay��� da ünlü filozof Spinoza taraf�ndan ortaya at�lm��t�r. Bu anlay��ta ki�i do�al durumunda tutkular�n�n esiridir, akl�n�n yard�m�yla bu esaretten kurtulabilir. Bu sebeple akli davranmak ile ahlâki davranmak asl�nda ayn�d�r. Bilgi vurgusu ta��yan bir etik fikrine sahip olmu� bir ba�ka ünlü filozof John Locke'dir. Ampirik felsefesinden hareketle ahlâki olgular�n da deneyimlerin ürünü oldu�unu ortaya koymu�tur.
Bir di�er ünlü filozof Kant ise eti�i davran��, eylem ve tutkular�n bulundu�u düzlemde de�il fenomenlerin ötesindeki düzlemde tan�mlar. Kant'�n etik üzerine tan�nm�� eserleri bulunur; '' Pratik Akl�n Ele�tirisi'' ve '' Töreler Metafizi�i'' gibi. Alman filozof Feuerbach ise materyalist bir etik anlay��� ortaya koyar. Hümanist vurgular da ta��yan bu anlay��ta birey ya�ay��� ve ilerlemesi için di�er birey(ler) ile ili�kiye girmek zorundad�r ve bu (sosyal) ili�kiyle ''ahlâk'' olu�ur. Sosyal ili�kilerin oldu�u her durumda ahlâk da olur. Feuerbach'�n felsefi ''bencillik'' tan�m� bu etik dü�ünceye farkl� bir aç� da katar; bireyin mutlulu�u için çabalamas�n� bencillik olarak kabul etmez ve birey ile genelin ç�karlar�n�n uyumunu garanti edecek ''genel bir sevgiyi'' tan�mlar.
Alman filozof Schopenhauer ise çok daha karamsar bir etik görü�ünü benimsemi�tir. Varolman�n, ya�aman�n ac�dan ibaret oldu�unu savunur; insan istemlerinin esiridir. Bu etik görü�ü çe�itli Do�u felsefelerine ve etik görü�lerine büyük benzerlik ta��r. Bu etik anlay���ndan çok daha farkl� ve genel dü�ünceye kar�� devrim niteli�i ta��yan etik anlay��� ise ünlü Alman filozof Nietzsche'nin etik anlay���d�r. Felsefesindeki ''güç'' kavram� üzerin in�a etti�i etik anlay���nda, ço�u etik anlay���nda ''erdem'' olarak nitelenen birçok davran�� ''güçsüz'' ve dolay�s�yla da ''olumsuz'' olarak nitelendirilmi�tir. Nietzsche'nin '' üstün insan''� birçok etik anlay��ta ''ahlâkî'' olarak tan�mlanabilecek �ekilde de�ildir. Nietzsche'nin ortaya koydu�u ''ahlâk'' ve ''erdem'', geleneksel ahlâkî standartlar�n, ''iyi'' ile ''kötü''nün ötesindedir. ''�yi'' bireyin gücüne güç katan �ey, ''kötü'' ise onu güçsüz k�lan �eydir. K�sacas� Nietzsche'nin etik anlay��� ortaya att��� ''güç'' kavram� temellidir.
ET�K GÜNÜ �LE �LG�L� B�R YAZI Bir ülkede etik de�erlerin olu�up kök salmas�nda birinci derecede etkili etmen bireyleri kültürlü uygar insanlar yapmay� amaçlayan e�itim düzeyleri. Ülkemiz aç�s�ndan içine dü�tü�ümüz olumsuz çarp�c� bir örnek her düzeyde e�itimi bir yabanc� dilde yapma çabalar�. Kendi anadilinde yap�lan e�itimin önemine dikkat çekenlerin yad�rgand��� bir düzeye kadar bu olumsuzlu�u getirmi� bulunuyoruz. Etik de�erlere özen gösterilen ülkelerde hiç kimse kendi ana dilinden bu derece vazgeçmi� gözükmüyor. Üstelik hem kendi diline hem de ba�kalar�n�n anadiline sayg�y� önemli bir etik de�er say�yor.
Bizim toplumsal olarak bugün kar�� kar��ya bulundu�umuz sorun, toplumsal ya�ant�m�zdaki geli�melerin toplumun geneli için geçerli olacak de�er yarg�lar�n� olu�turamam�� olmas�. Biz cumhuriyetin kurulu�u ile ba�layan Atatürk devrimlerinin ya�am�m�za soktu�u de�er yarg�lar�na güveniyoruz ve geçerlili�ini korudu�una inan�yoruz. Evrensel düzeyde geçerli olan de�er yarg�lar�na dayanan Atatürk ilke ve devrimlerini, teknolojik geli�melerin günümüzde ya�att��� toplumsal dönü�ümler bile eskitememekte.
�nsano�lu, var olu�uyla birlikte, "ahlâkilik kayg�s�n�" içinde ta��m��t�r. Kendisini "iyi" ve "kötü" olana dair sorgulamalara tabi tutarak, bunlar�n "ne" oldu�u sorusunun cevab�n� aram��t�r. ��te bu a�amada ahlâkilik problemi ile kar��la�m��t�r. Çevresinde gördü�ü insanlar ve etraf�ndaki fizik nesnelerle ili�ki kurarken kar��la�t�klar�n�n, bir tak�m de�erlerle anlam ta��d���n� görmü�tür. Bu de�erler de o insan�n ahlâkî kodlar�n� belirlemi�tir. De�erlerin dikkate al�nmad��� anlarda, farkl� eylem imkânlar�yla kar��la��ld��� zaman, neyi yapman�n do�ru olaca��na dair çe�itli ikilemler içerisine girilmesi kaç�n�lmaz olmu�tur. Bu ikilemlerin tabiî bir sonucu olarak da do�ru ve iyi olana dair çe�itli tasavvurlar ileri sürülmü�tür.
"Do�ru" ve "iyi"nin "ne" olmas� gerekti�ine dair bilgiler insanl���n ilk kültürel bulgular�na kadar götürülebilir. Çe�itli kabartma resimler, destanlar, yaz�l� ta�lar ve yaz�l� eserlerde buna dair motifler vard�r. "�yi"nin "ne" oldu�u üzerinde durarak di�er insanlara öncülük eden en önemli ki�iler hiç ku�kusuz filozoflar ve peygamberlerdir.
Filozoflar, felsefenin tabiat� gere�i "iyi"nin "ne" oldu�unu tart��makla beraber somut davran�� biçimleri vermekten kaç�nm��lard�r; peygamberler ise, iyinin ne oldu�u üzerinde durarak, insanlara "model davran�� biçimleri" sunmu�lard�r. Peygamberler bu misyonlar�n� vahiy ve vahyi aç�klay�c� sözler yoluyla yerine getirmi�lerdir. Son peygamber Hz. Muhammed (asm) "Ben güzel ahlâk� tamamlamak için gönderildim." diyerek hayat�n bütün alanlar�n� ku�atan bir de�erler sistemi sunmu�tur.
Ayn� problem bugün de insanl��� me�gul etmektedir. Teknolojinin geli�mesi ve sosyo-ekonomik hareketlili�e ba�l� olarak daha karma��k hale gelen gündelik hayatlar, "iyi"nin "ne" oldu�u sorusunu cevaplamay� daha da zorla�t�rm��t�r. �nsanl�k, hayat�n de�i�ik alanlar�nda, bu soruya do�ru cevaplar bulabilmek için "etik kodlar"a ihtiyaç duymu�tur. Bilim adamlar�, mühendisler, siyasetçiler, hukukçular, tüccarlar, doktorlar, i� adamlar� ve meslek odalar� ya�ad�klar� problemleri çözebilmek için bir de�er yarg�lar� sistemine dayal� teamüller olu�turmu�lard�r. Bilgisayar alan�nda, internet kullan�m�nda, enformasyon teknolojisinde, �irketlerin rekabet alan�nda ahlâka uygun olanla olmayan bilinmek istenmi�tir. Selami TÜRKMAN� ET�K GÜNÜ N�Ç�N KUTLANIYOR? 25 May�s tarihi bütün dünyada etik günü olarak kutlanmaktad�r. Bizim kültürümüze kavram ve çerçeve olarak farkl� olan bu terim son y�llarda ülkemizde de önem kazanm�� bulunmaktad�r. Bu günün ne anlama geldi�ini ve niçin kutland���n� bilmek için öncelikle k�sa bir sözlük çal��mas� yapmak yararl� olacakt�r.
Kelime anlam�yla ‘etik’ Yunanca ethos yani "töre" sözcü�ünden türemi�tir, özgün Yunanca kullan�m� ‘Etika’d�r, t�pk� politika siyaset bilimi, poetika �iir kuram�, gibi. Felsefenin dört ana dal�ndan biridir. Yanl��� do�rudan ay�rt edebilmek amac�yla ahlâk kavram�n�n do�as�n� anlamaya çal��maktad�r. Bu yönüyle, kendine ait kurallar� olsa da, halen de tart���larak geli�en bir dald�r.
Farkl� kelimelerle ifade edilen de�i�ik kültürlerde etik kavram� elbette mevcuttur. Nitekim Eski Yunanda oldu�u kadar Çin Uygarl���nda da Etik tart���lan bir konudur. Bizim kültürümüzde ise daha çok ‘ahlak’ kavram� merkezli bir etik alan� vard�r. Ancak Yunan Felsefesi Etik alan�n� kelime ve dü�ünce olarak kuramsalla�t�ran Felsefe olarak bilinmektedir. Nitekim Etik kavram�n�n bütün dünyada kabul edilen ortak bir kavram olmas� da bunu göstermektedir.
Ancak tarihsel süreçte uygulama bak�m�ndan sistematik etik uygulamalar�n�n Selçuklu Medeniyetinin unsurlar�ndan olan Ahilik örgütünde görüldü�ünü belirtmek gerekir. Bilindi�i gibi Ahilik, 13. yüzy�lda Anadolu'da ya�ayan Türklerin, esnaf ve sanatkârlar�n�n birli�ini, çal��ma ilkeleri ve usullerini olu�turan, çok yönlü bir sosyo-ekonomik Türk kurumudur. Ahi Örgütüne üye olan esnaf ve sanatkarlar�n uymalar� gereken bir dizi ahlak ve i� kurallar� vard�. Uyulmamas� durumunda a��r cezalar da öngörülmü�tü.
Etik alan� öylesine geni� bir konudur ki, bazen ne oldu�u veya ne anlama geldi�i konusunda sa�l�kl� bir bütünlük de sa�lanamayabilir.
Günümüzde farkl� etik alanlar bulunmaktad�r: Kürtaj, yasal ve ahlaki meseleler, Hayvan haklar�, Biyoetik, �� eti�i, Kriminal adalet, Çevresel etik, Feminizm, �nsan haklar�, Gazetecilik eti�i, T�bbi etik, Teknolojik etik, Faydac� etik, Faydac� biyoetik, vb.
Bunlar�n yan�nda, farkl� aç�lardan ele al�nan etik ba�l�klar� da söz konusudur: meta etik, normatif etik ve uygulamal� etik yukar�da say�lanlar uygulamal� etik’in alt ba�l�klar�d�rlar.
Yunan Felsefesinin Arapça tercümeleriyle birlikte Müslüman dünyas�nda da Yunan tarz� çal��malar görülmektedir. Erdem etik’i denilen alan daha çok Müslüman dünyas�nda ilgi görmü� ve geli�tirilmi�tir.
Yak�n ça�da bilim ve teknolojinin ilerlemesi, devlet kurumlar�n�n a��r� güç kazanmas� vb. nedenler etik ilkelerinin olu�turulmas� ve benimsenmesini gerekli k�lm��t�r. �lk uygulamal� etik de�erlerin t�p, genetik, vb. alanlarda konu�ulmaya ba�lanmas� ilgi çekicidir. Çünkü di�er insanlar�n üzerinde belirli bir etkileme gücüne sahip ki�i veya meslek gruplar�n�n endi iç denetimlerinin olmas� zorunlu hale gelmi�tir. Aksi takdirde, di�er insanlara büyük zararlar verilmesi riski saptanm��t�r.
�lk önce Bat� dünyas�nda bilgi ve gücü iç denetime kavu�turmak için etik kurallar� olu�turulmaya ba�lanm��t�r. Bu etik kurallar�, bazen yasa gücünde bazen de bir meslek grubunun iç denetim ilkeleri olarak ortaya ç�kmaktad�r. Her iki durumda da, Etik De�erler kurallar bir ba�ka insana ve topluma kar�� iç sorumluluklar� içermektedir.
Ancak bu alanda tam bir ba�ar� sa�land���n� söyleyebilmek zordur. Zira insano�lunun iyi ve kötü taraf�n�n da geli�imi sonsuzdur. Etik de�erlerin hat�rlat�lmas�, bir bilinç olu�turulmas� için de 25 May�s tarihi Etik Günü olarak kabul edilmi�tir.
Halen Etik de�erlerin çi�nenmesi durumunda ço�unlukla bu de�erler çi�nenmektedirler. Öngörülen vicdani cezalar son derece yetersizdir. Hukuki cezalar ise son derece edilgen, karma��k ve her zaman kamu vicdan�n� tam tamir edici de�ildir. Zaman içerisinde Etik De�erlerin, bir tür Etik Yasalar haline dönü�türülmesi de san�r�m bundan kaynaklanmaktad�r. Fakat bu durumda da Yasalar� koyan ve uygulayanlar�n ahlaki davranmalar� ihtiyac� yok mudur?
Bu gün dolay�s�yla veya alan uzmanl��� itibar�yla ara�t�rma yapanlar�n Etik �nsan ili�kisi ve Ahlak üzerinde de durmalar� bu yüzden bir gerekliliktir. Zira Yunan Felsefesi ve Bat� Uygarl���, kuramsal ve hukuki aç�dan çok geli�mi� olmakla birlikte, insan ö�esine yeterli de�eri verebilmi� de�ildir. Bizim kültürümüzdeki ve inanc�m�zdaki ahlak anlay��� ise hala tarihin derinliklerinden tam olarak bugüne ta��nabilmi� de�ildir. ET�K HAFTASI ÜZER�NE Dünya de�erlere ko�uyor. Kimileri de�erleri metada bulurken kimileri de onu gönüllerde buluyor. �nsan de�erlere ko�uyor. Bu ko�u� iyi ve kötünün mücadelesi, bu ko�u� iyide ki�inin kendisini bulmas�, bu ko�u� maddiyat�n as�l de�erine kavu�mas�.
Zaten iyi ve kötü mücadelesi ayn� zamanda bir varl�k mücadelesi idi! Goethe Faust adl� eserinde onu buluyordu. Mefisto dize geliyordu sat�rlarda. Filibeli Ahmet Hilmi Amak-� Hayalle bir ba�ka oluyordu. �yiler onunla huzura kavu�uyordu. �yiler ve kötüler saf saf ayr�l�yorlard�. Oluklar çiftti birinden nur ak�yordu di�erinden ise kir. Kalpler iyi ve kötü aras�nda. Tercihler erdemli olma ad�na. Hep iyilik soluklanmal�yd�. Etik yolunda küheylan gibi ko�ulmal�yd�. Etik et ve kemik de�ildi sadece. O kafa ve ruhun a�k�yd�. Madde ve manan�n izdivac�yd�. Etik ya�anmal� idi ve as�l olan� yani iyi olan de�erleri hayata hayat k�lmakt�. �yiyi ya�ayanlardan olunmal�yd�. Davran��lara bu iyilik elbisesi giydirilmeliydi. Ve bu elbisenin kirlenmemesi için ya�ama özenle ve etikçe anlam verilmeliydi.
Peki ya kötülük; Kötülük özden uzakla�makt�. Çünkü o, gazap, gayz, haset solukluyordu. Onun bulundu�u topraklar çorakt�, kurakt�. Kara bulutlar vard�. Ancak bu bulutlar merhamet ya�murlar�na de�il ebabil ku�lar�na gebe idi. Havada birliktelik soluklanm�yordu. Bu topraklar�n sakinleri için temel anahtar kelimeler ego, ene ve hep bendi. Her �ey ben içindi. Ve her �ey saman alevi gibi kaybolup gidiyordu. Topraklar bereketten nasibini alam�yordu. Onlar etikçe ya�ayanlar gibi ak�llarda belleklerde ve daha da önemlisi gönüllerde ya�am�yordu. Onlar�n kaderi yok olmakt�, unutulmakt�.
�yi de�erlerin kötü ile mücadelesinde iyi kazanacakt�. �yi de�erlerin temsilcileri bir ressam gibi gönül tuvaline en güzel biçimleri ve �ekilleri resmediyorlard�. Bu resim için en güzel renkleri kullan�yorlard�. Ve tuval o kadar güzelle�mi�ti ki görenler ona hayranla bak�yordu. Bu resim neden bu kadar güzeldi. Çünkü f�rçalar iyilik darbelerini vurarak hatlar� belirliyordu. Bu darbelerle fedakarl�k da� oluyordu. Da�larda �ecaat vard�. Onlar vakur idi. ��i do�ru yapman�n huzuru ile ba�lar� hep dikti. Çünkü onlar bu yüce da� makam�na �eref veriyorlard�. Bu makamdan �eref alm�yorlard�. Merhamet toprakta kendini buluyordu. A�açlar birliktelik solukluyordu. “A�aç gibi tek ve hür orman gibi karde�çesine” �iirini terennüm ediyorlard�. A�açlar�n dallar� e�ikti. Çünkü meyveler hem mütevazi hem de olgun idi. Ku�lar en güzel na�meleri söylüyordu, çünkü diyalog ve tolerans yans�m��t� bu na�melere. Gökyüzü engin mavili�i ile kapsay�c� idi. Bu gökkubenin alt�nda herkes kendini huzurlu hissediyordu ve adalet içinde ya��yorlard�. Lonca sisteminin kurucular� gibi ahice ya��yorlard�. Irmaklar ahenk içinde a�larcas�na ak�yorlard�. Fakat bu a�lama sevgi içindi, çorak gönülleri ye�ertmek içindi. Tuvalin her objesi o kadar uyumlu idi ki kimse ben demiyordu yaln�zca biz diyordu. Bu tuvale yans�yan memleket bizim olmal�yd�. A�k ile i�tiyakla bu memleketi korumak gerekirdi. Memleket içinde ya�ayan insanlar da elinden belinden dilinden emin olunan insanlar idi ancak yine de d�� müdahalelere kar�� güvenlik tedbirleri iyice al�nmal� idi. Bu memlekete kötü de�erler girmemesi için s�n�r ta�lar� koyulmal� idi. Ve tuvalin �ekli böylece verilecek ve �ahane bir resim ortaya ç�kacakt�.
�imdi s�ra onu tüm resimlerin sergilendi�i gönüller sergisinde göstermekti. Sergiye kat�lanlar bu resmi görmekten kendilerini alamad�lar. Herkes bu resmin güzelli�inden bahsediyordu. Sergiye kat�lanlar�n aras�nda kötü de�erlerin temsilcileri de var idi. Onlar da lal kesilmi�ti bu resim kar��s�nda. “Acaba bu tuvalin yans�d��� tablonun etiket fiyat� ne olmal� diye” sürekli olarak ressam� soru ya�muruna tuttular. Gönül ressam� ise bu sorulardan hiç b�kmadan sadece �unu söylüyordu;
“Etiket de�il etik.” NELER YAPMALIYIZ? Birey olarak hiç birimiz yaln�z ya�am�yoruz. �nsan var olu�undan beri yap�s� icab� varl���n� devam ettirebilmek için di�er insanlarla ili�ki kurmaya mecburdur. �nsano�lu tarihin her a�amas�nda di�er bireyler, toplum, kurumlar ve çevre ile ili�ki içerisinde oldu ve olmaya da devam ediyor. Bu ili�kilerin sa�l�kl� bir biçimde devam edebilmesi için ihtiyaç duyulan düzenlemelerin çok az bir k�sm� “yaz�l� hukuk” taraf�ndan sa�lanabilmektedir. Ancak yaz�l� hukuk sistemleri taraf�ndan düzenlenemeyen ili�kilerin bireye, topluma ve çevreye zarar vermemek sadece bireylerin ta��d��� etik veya ahlaki de�erlerden do�an ilkelerle ve erdemlerle mümkün olabilmektedir.
Bununla birlikte bugün hepimizin �ahit oldu�u �udur ki, bireyin bilgisiz, bilinçsiz veya sorumsuz olarak hareket etmesinden ötürü bireyler topluma ve çevreye ciddi zararlar verebilmekte, ciddi bir yozla�ma ve beraberinde haks�zl�klar meydana gelmektedir. Bunu en geni� ölçekten, mesela günümüzün ac�mas�z kanl� sava�lar�ndan, i�gallerinden ve katliamlar�ndan; en küçük ölçe�e, örne�in yerlere çöp at�p çevreye ve topluma kar�� sayg�s�z davranmaya kadar gözlemleyebilmekteyiz. Hepsinin de ortak özelli�i erdemsizce hareket etmekten meydanca gelmesidir. TEMEL DE�ERLER�M�Z
Dürüstlük Her zaman ve her �artta do�ru olan� yapmaya çal���yoruz. Birbirimize ve di�er bireylere kar�� aç�k ve dürüst davran�yoruz. Dayan��ma Dayan��ma ve yard�mla�man�n toplumun tüm bireylerine yarar getirece�i dü�üncesindeyiz. Güven Tüm bireylere güven ve sayg� duyar�z. �li�kilerin temelinde güven oldugu zaman insanlar�n en do�ru �ekilde hareket ettiklerine inan�r�z. Geni� Kat�l�m Her dü�ünceye sayg� duyuyoruz. Payla��lan her dü�üncenin bizi do�ruya yakla�t�rd���na inan�r�z. Sorumluluk Kendimize ve topluma kar�� sorumlulu�umuz oldu�una inan�r�z. Saydaml�k Ald���m�z kararlar ve yapt���m�z hareketler hakk�nda her bireyin bilgi alma hakk� oldu�unu biliriz. Hesap verebilirli�imizin bize güven duyulmas�n� sa�layaca��na inan�yoruz. *ET�K GÜNÜ OKUMA PARÇASI*
ÇATLAK KOVA Hindistan’da bir sucu, boynuna ast��� uzun bir sopan�n uçlar�na takt��� iki büyük kovayla su ta��rm��. Kovalardan biri çatlakm��. Sa�lam olan kova her seferinde �rmaktan patronun evine ula�an uzun yolu dolu olarak tamamlarken, çatlak kova içine konan suyun sadece yar�s�n� eve ula�t�rabilirmi�. Bu durum iki y�l boyunca her gün böyle devam etmi�. Sucu her seferinde patronunun evine sadece 1,5 kova su götürebilirmi�. Sa�lam kova ba�ar�s�ndan gurur duyarken, zavall� çatlak kova görevinin sadece yar�s�n� yerine getiriyor olmaktan dolay� utanç duyuyormu�. �ki y�l�n sonunda bir gün çatlak kova �rma��n k�y�s�nda sucuya seslenmi�.
“Kendimden utan�yorum ve senden özür dilemek istiyorum.”
“Neden?” Diye sormu� sucu. “Niye utanç duyuyorsun?” Kova cevap vermi�.
“Çünkü iki y�ld�r çatla��mdan su s�zd��� için ta��ma görevimin sadece yar�s�n� yerine getirebiliyorum. Benim kusurumdan dolay� sen bu kadar çal��mana ra�men emeklerinin tam kar��l���n� alam�yorsun.” Sucu �öyle demi�:
“Patronun evine dönerken yolun kenar�ndaki çiçekleri fark etmeni istiyorum.” Gerçekten de tepeyi t�rman�rken çatlak kova patikan�n bir yan�ndaki yabani çiçekleri �s�tan güne�i görmü�. Fakat yolun sonunda yine suyunun yar�s�n� kaybetti�i için kendini kötü hissetmi� ve yine sucudan özür dilemi�. Sucu kovaya sormu�:
“Yolun sadece senin taraf�nda çiçekler oldu�unu ve di�er kovan�n taraf�nda hiç çiçek olmad���n� fark ettin mi? Bunun sebebi benim senin kusurunu bilmem ve ondan yararlanmamd�r. Yolun senin taraf�na çiçek tohumlar� ektim ve her gün biz �rmaktan dönerken sen onlar� sulad�n. �ki y�ld�r ben bu güzel çiçekleri toplay�p onlarla patronumun sofras�n� süsleyebildim. Sen böyle olmasayd�n, o evinde bu güzellikleri ya�ayamayacakt�.”
Hepimizin kendimize özgü kusurlar� vard�r. Hepimiz asl�nda çatlak kovalar�z. Tanr�’n�n büyük plan�nda hiçbir �ey ziyan edilmez. Kusurlar�n�zdan korkmay�n. Onlar� sahiplenin. Kusurlar�n�zda gerçek gücünüzü buldu�unuzu bilirseniz e�er, siz de güzelliklere sebep olabilirsiniz.
ARKADA�LIK Kötü karakterli bir genç varm��. Bir gün babas� ona çivilerle dolu bir torba vermi�.
“Arkada�lar�n ile tart���p kavga etti�in zaman her sefer bu tahta perdeye bir çivi çak”demi�.
Genç, ilk günde tahta perdeye 37 çivi çakm��. Sonraki haftalarda kendi kendine kontrol etmeye çal��m�� ve geçen her günde daha az çivi çakm��. Nihayet bir gün gelmi� ki hiç çivi çakmam��. Babas�na gidip söylemi�. Babas� onu yeniden tahta perdenin önüne götürmü�. Gence:
“Bugünden ba�layarak tart��may�p kavga etmedi�in her gün için tahta perdelerden bir çivi ç�kart.”demi�.
Günler geçmi�. Bir gün gelmi� ki tahta perdede hiç çivi kalmam��. Babas� ona:
“Aferin iyi davrand�n ama bu tahta perdeye dikkatli bak, çok delik var. Art�k hiçbir �ey geçmi�teki gibi güzel olmayacak. Arkada�larla tart���p kavga edildi�i zaman kötü kelimeler söylenilir. Her kötü kelime bir yara, bir delik aynen kalacak, kapanmayacakt�r. Bir arkada� ender bir mücevher gibidir. Seni güldürür, yüreklendirir sen ihtiyaç duydu�unda yard�mc� olur seni dinler sana yüre�ini açar” demi�. KAMU GÖREVL�LER� ET�K SÖZLE�MES� Kamu hizmetinin her türlü özel ç�kar�n üzerinde oldu�u ve kamu görevlisinin halk�n hizmetinde bulundu�u bilinç ve anlay���yla;
* Halk�n günlük ya�am�n� kolayla�t�rmak, ihtiyaçlar�n� en etkin, h�zl� ve verimli biçimde kar��lamak, hizmet kalitesini yükseltmek ve toplumun memnuniyetini art�rmak için çal��may�,
* Görevimi insan haklar�na sayg�, saydaml�k, kat�l�mc�l�k, dürüstlük, hesap verebilirlik, kamu yarar�n� gözetme ve hukukun üstünlü�ü ilkeleri do�rultusunda yerine getirmeyi,
* Dil, din, felsefi inanç, siyasi dü�ünce, �rk, ya�, bedensel engelli ve cinsiyet ayr�m� yapmadan, f�rsat e�itli�ini engelleyici davran�� ve uygulamalara meydan vermeden tarafs�zl�k içerisinde hizmet gereklerine uygun davranmay�,
* Görevimi, görevle ili�kisi bulunan hiçbir gerçek veya tüzel ki�iden hediye almadan, maddi ve manevi fayda veya bu nitelikte herhangi bir ç�kar sa�lamadan, herhangi bir özel menfaat beklentisi içinde olmadan yerine getirmeyi,
* Kamu mallar� ve kaynaklar�n� kamusal amaçlar ve hizmet gerekleri d���nda kullanmamay� ve kulland�rmamay�, bu mal ve kaynaklar� israf etmemeyi,
* Ki�ilerin dilekçe, bilgi edinme, �ikayet ve dava açma haklar�na sayg�l� davranmay�, hizmetten yararlananlara, çal��ma arkada�lar�ma ve di�er muhataplar�ma kar�� ilgili, nazik, ölçülü ve sayg�l� hareket etmeyi,
* Kamu görevlileri Etik Kurulunca haz�rlanan yönetmeliklerle belirlenen etik davran�� ilke ve de�erlerine ba�l� olarak görev yapmay� ve hizmet sunmay� taahhüt ederim. Etik Haftas� �le �lgili Anlaml� Sözler Susmak huylar�n efendisidir. (Hazret-i Muhammed ) Az söz erin yüküdür, çok söz hayvan yüküdür. (Yunus Emre) �eref ve erdem ruhun süsüdür. Bunlar olmasa, beden asla güzel gözükmez. (Cervantes) Tecrübe, ö�retmenlerin en iyisidir. Yaln�z okul masraf� a��rd�r. (Thomas Carlyle) Tembellik, özgür adam� tutsak eder. (Firdevsi) Terazide güzel huydan daha a��r gelen hiçbir �ey yoktur. (Hazret-i Muhammed) E�itilmi� insanlar�n umutlar�, bilgisizlerin zenginli�inden daha de�erlidir. (Demokritos) Zengin, çok mala sahip olana denmez, zengin kalbi olana denir. (Hz. Muhammed)