Forum | Sınıf Öğretmeniyiz Biz | Sınıf Öğretmenlerinin Kaynak Sitesi | http://www.sinifogretmeniyiz.biz
Hediye Kampanyamız:En fazla puan toplayan 3 kişiye 400TL'lik hepsiburada hediye çeki hediye ediyoruz..

Öğretmene Öğretmenliğe, Eğitime Dair Yazılar...


Mustafa  A.
Yönetim Ekibi - 4.Sınıf Öğretmeni
- (admin)
Cevap:Öğretmene Öğretmenliğe, Eğitime Dair Yazılar... (13.6.2013 23:39:22)

Katılıyorum hocam. Son 10 yılda gerçekten öğretmenlerin itibarı çok düşürüldü. Eğitim kökenli bir Milli Eğitim Bakanı ancak öğretmenlerin değerini anlar diye düşünüyorum.

İmza:Sınıf Öğretmeniyiz Biz
Bu mesaja teşekkür edenler:(1): Scorpion Fire,
Scorpion  Fire
Aktif Üye - 1.Sınıf Öğretmeni
- (munzeviciglik)
Cevap:Öğretmene Öğretmenliğe, Eğitime Dair Yazılar... (14.6.2013 00:00:46)

72 bin öğretmene mühendislik yolu açıldı, son başvuru 17 Haziran'da

http://www.ogretmenx.com/72-bin-ogretmene-muhendislik-yolu/

İmza:Her ne var dünyada şerh eyler kalem; Aşkı anlat derseniz çatlar o dem. Aşkı tefsir et desek; aciz kalır beşer, Aşkı tefsir etse ancak Aşk eder..
Bu mesaja teşekkür edenler:
Scorpion  Fire
Aktif Üye - 1.Sınıf Öğretmeni
- (munzeviciglik)
Cevap:Öğretmene Öğretmenliğe, Eğitime Dair Yazılar... (14.6.2013 21:50:09)

Bu yazının her satırında (disleksi) var.

http://www.ogretmenleriz.com/egitim/bu-yazinin-her-satirinda-(disleksi)-var-makale,97.html

İmza:Her ne var dünyada şerh eyler kalem; Aşkı anlat derseniz çatlar o dem. Aşkı tefsir et desek; aciz kalır beşer, Aşkı tefsir etse ancak Aşk eder..
Bu mesaja teşekkür edenler:
Mustafa  A.
Yönetim Ekibi - 4.Sınıf Öğretmeni
- (admin)
Cevap:Öğretmene Öğretmenliğe, Eğitime Dair Yazılar... (14.6.2013 21:52:51)

Gerçekten öyle öğretmenim. Cümle kuracağız diye Türkçe'yi bozmuşlar...

İmza:Sınıf Öğretmeniyiz Biz
Bu mesaja teşekkür edenler:(1): Scorpion Fire,
Scorpion  Fire
Aktif Üye - 1.Sınıf Öğretmeni
- (munzeviciglik)
Cevap:Öğretmene Öğretmenliğe, Eğitime Dair Yazılar... (15.6.2013 12:36:42)



ÖĞRETMENLERE YÖNELİK(ÖĞRENCİLERCE) ŞİDDETTİN NEDENLERİ VE ÖNLEME YÖNTEMLERİ

İstanbul Gaziosmanpaşa'da bir grup öğretmen, geçtiğimiz günlerde bazı okullarda öğretmenlere yönelik yapılan şiddet olaylarını protesto etti. Eğitim-senin aralarında bulunduğu çeşitli sendikalar üye bir grup öğretmen, Gaziosmanpaşa meydanında bulunan İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü önünde toplanıp sloganlar attı.
Bu konuda, öğretmenlerin duyarlılığına katılmamak elde değil. Yazar da bu duyarlılığı ortak olarak, bu haftaki makalesini, öğrencilerin, öğretmenlere yönelik uyguladığı şiddetin nedenleri ve önleme yollarına ayırmak istemektedir. Bu nedenle, izleyen satırlarda öğrencilerde görülen şiddetin nedenleri ve önleme yöntemlerine ayırmak istemektedir.
Geleneksel toplumlarda otoriteye inanma, bilinen bir gerçektir. Özellikle, eski bakanlardan Ömer Dinçer'in öğretmenlerin itibarsızlaşmasına yönelik söylem ve uygulamaları öğrenci şiddetini özendiren etkenlerden biri olarak değerlendirilebilir. Yine, öğrencilerin şiddete yönlendiren belli başlı etkenlerin olduğu literatürde görülmektedir.
Freud insanda saldırganlığın, ölüm içgüdüleri olarak adlandırdığı biyolojik bir temele dayandığını öne sürmüştür. Bununla birlikte, Freud, saldırganlık içtepilerinin ortaya konulmasına kültür ve toplumsallaşma yoluyla engellenebileceğine inanmıştır( Morgan, 2005).
Sosyal psikologlar, saldırganlığın edinilmiş donanımcı görüş açısından ele alınışını ele alınışını genellikle benimsemektedirler. Birçoğu taklidin, örnek almanın saldırgan davranış üzerindeki etkisine ilişkin çalışmalar yapmıştır. Araştırmalar sonucunda, örnek almanın sosyal davranış üzerindeki etkilerine ilişkin sorular uyandırmaktadır. Yapılan bir araştırmada, çocukların 10 yıllık bir süre için televizyon izleme alışkanlıkları izlendi…880'den fazla çocuk araştırıldı. Araştırmalar, her çocuğun seyretme seçimleri ile saldırganlıkları (okul arkadaşlarına oranla) hakkında bilgi topladılar. Önemli miktarda şiddet içeren proğramları tercih eden çocukların daha saldırgan oldukları görüldüğü belirtilmektedir(Atkınson ve Diğerleri,1999). Bu tür vb. nedenlerden kaynaklanan şiddetin önlenmesi uygun rol modellerine bağlıdır.
Saldırganlığı edinilmiş davranımcı yaklaşım içinde ele alan bir başka görüş de genellikle, engellenme – saldırganlık hipoteze göre, saldırgan hareketler engellemelere tepki olarak yapılmaktadır. Sosyo-ekonomik koşullar örnek verilebilir.Cohen.1952'den aktaran; Yörükoğlu.2004) yoksul aile çocukları, varlıklı okul arkadaşlarından kendilerini çok farklı bulduğunu; onların değer yargıları yabancı geldiğini, amaçlarının ise erişilmez göründüğünü belirtmektedir. Yoksul aile çocukları, varlıklı okul arkadaşlarından kendilerini çok farklı bulurlar, onların değer yargıları yabancı gelir, amaçları ise erişilmez görünür. Okul başarısızlığı onları orta sınıfın değer yargılarına büsbütün uzaklaştırır. Yaşıtlarıyla ancak spor alanında ve kavgada başa çıkabilirler. Kabadayılıklar, otoriteye karşı gelmek üstünlüklerini kanıtlama çabasına girebilir. Örneğin, öğretmenlerle çatışır. Yine, her türlü suçlulukta aile içi sorunlar rol oynamaktadır. Kısıtlayan disiplin otorite yanlısı baskı ve sevgisizliğin çocukta otorite yanlısı kişilik alınmasına neden olmaktadır( Gözütok: 2008).
Saldırganlığı kısıtlanan çocuğun sinirli, disiplinsiz olduğu, kırıcılığa yöneldiği görülüyor. O nedenle, çocuğun mutlaka saldırganlık dürtüsüne uygun bir boşalım kapısı olmalıdır. En güzeli, böyle çocukları, yaşına ve ilgisine göre, spor dallarından birine, yaratıcı etkinliklere vb. yöneltilmelidir. En mantıklısı suçun ortaya çıkmasını engellemektir. Fakat bunun başarılması yoksulluk ve eğitim eksikliği gibi suça özendiren koşulların ortadan kaldırılmasını gerektirir ki, bu alanlardaki ilerleme ortadan kaldırılmasını gerektirir. Ana baba olma becerilerini geliştirmek için de girişimler gerçekleştirilebilir ve yerel örgütler, liseler ve üniversiteler bu amaç için gittikçe yoğun kurslar düzenlemelidir(Gander ve Gardener:2004).
Yararlanılan kaynaklar:
Atkınson, Rıta L ve Diğerleri(1996). Psikolojiye Giriş Çeviren: Yavuz Alogan).Ankara: Arkadaş Yayınları
Gözütok, F Dilek(2008). Eğitim ve Şiddet. Ankara: Gazi kitapevi.
Gander Mary j ve Harry W. Gardiner(2004).Çocuk ve Ergen Gelişimi (Yayıma Hazırlayan: Bekir Onur).Ankara: İmge Kitapevi.
Morgan, Clıfford(2005). Psikolojiye Giriş( Çeviren: Hüsnü Arıcı ve Diğerleri).Ankara:Meteksan
Yörükoğlu, Atalay(2004) Gençlik Çağı. İstanbul: Özgür Yayınları
E. Öğretim Görevlisi- Bilim Uzmanı Hasan Güneş [email protected]

                                              Hasan GÜNEŞ /Eğitimci-Yazar

İmza:Her ne var dünyada şerh eyler kalem; Aşkı anlat derseniz çatlar o dem. Aşkı tefsir et desek; aciz kalır beşer, Aşkı tefsir etse ancak Aşk eder..
Bu mesaja teşekkür edenler:
Scorpion  Fire
Aktif Üye - 1.Sınıf Öğretmeni
- (munzeviciglik)
Cevap:Öğretmene Öğretmenliğe, Eğitime Dair Yazılar... (15.6.2013 14:00:37)

Türkiye'deki okullarda bin öğrenciye bir rehber öğretmen düşüyor.

Adana'daki Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Banu İnanç, açık nedeniyle Türkiye'deki okullarda 1000 öğrenci için 1 rehber öğretmen (PDR uzmanı) görevlendirildiğini söyledi.
Normal şartlarda 200 öğrenciye 1 uzmanın görevlendirilmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. İnanç, okullarda yaşanan şiddet olayları ve sosyal sorunlara dikkat çekerek, öğrencilerin sağlıklı gelişimi ve sosyal gereksinimleri için okullardaki PDR uzmanı açığının giderilmesini istedi.
Prof. Dr. İnanç, rehber öğretmenin okullarda çok önemli görevler üstlendiğini, öğretmen, öğrenci, veli ve okul yöneticiler arasında iletişim kurduğunu ifade etti. Prof. Dr. İnanç, "Çağdaş eğitim anlayışı, bireylerin sadece bilgi ve beceri ile donanmasını değil aynı zamanda psikoloji ile yapmaya sahip olmasını da amaçlar. Okul dışında ki yaşanan sorun, çocuğun uyumuna yansır, PDR uzmanları gerek müdahaleyi yaparak çocukların okul dışında yaşadığı psikolojik sorunlarla baş etmeye yardımcı olur. Bazen de çocuğun okulda yaşadığı başarısızlıklar onun psikolojik dengesini bozar. PDR uzmanları onun kendine olan güveninin sağlamlaştırır" dedi.
'Üniversiteler yeterli mezun vermiyor'
Prof. Dr. Banu İnanç, Türkiye'deki neredeyse bütün üniversitelerde PDR ile ilgili bilim dalının bulunduğunu ve yılda yaklaşık 850 öğrencinin mezun olduğunu aktardı. Prof. Dr. Banu İnanç, şunları kaydetti:
"Mezunların büyük çoğunluğu da ihtiyaç gözetilerek Milli Eğitim Bakanlığı'nca ataması yapılarak okullarda görevlendirilmektedir. Ama ülkemizdeki öğrencinin fazla olması nedeniyle, ataması yapılan bu kadar PDR uzmanı dahi yeterli değildir. Açık nedeniyle PDR uzmanı birden fazla okul ile ilgilenmek durumunda kalabiliyor. Bu kadar özverili çalışmaya karşın yine de bazı okullarda psikolojik danışman bulunmamaktadır. Uygulama gereği psikolojik danışmanın bazı okullarda görevini sınıf öğretmenleri üstleniyor. Yine de bu uygulamada yeterli olmuyor. Çocukların okula, eğitim sistemine uyumu sosyal ve zihinsel gelişimleri için etkin olan uzmanların boşluğu hissedilebilmektedir. Bu açığın kapatılması her açıdan topluma faydalı olacaktır."

İmza:Her ne var dünyada şerh eyler kalem; Aşkı anlat derseniz çatlar o dem. Aşkı tefsir et desek; aciz kalır beşer, Aşkı tefsir etse ancak Aşk eder..
Bu mesaja teşekkür edenler:(1): Şeniz Karaşah,
Scorpion  Fire
Aktif Üye - 1.Sınıf Öğretmeni
- (munzeviciglik)
Cevap:Öğretmene Öğretmenliğe, Eğitime Dair Yazılar... (15.6.2013 22:33:54)

Öğretmenlik Meslek Mi, Geçimlik Mi?
Eğitim ve öğretim dışında; hiçbir şey, hiçbir yol, hiçbir işlem ve yöntem insanı geliştirip değiştiremez. Onun ne kadar değerli olduğu, ona öğretemez.

İnsan, dünyaya gönderilen varlıkların en değerlisidir. Ve yaratanına muhatap seçilmiş en nadide yaratıktır. Varlıkların en değerlisi, yaratılanların en şereflisi, talimle, tekemmül eden tek varlıktır. Bunun içindir ki, her insan paha biçilmeyen değerdedir.

Eğitim ve öğretim dışında; hiçbir şey, hiçbir yol, hiçbir işlem ve yöntem insanı geliştirip değiştiremez. Onun ne kadar değerli olduğu, ona öğretemez. Zira insan varlık âleminin en anlamlı ve en eşsiz varlığıdır.

İnsan olmak, insanlaşmak ancak ve ancak eğitimle mümkün olur.

Ayeti kerime şöyle der: ( Allah sizleri annelerinizin karınlarından hiçbir şey bilmezler olarak çıkardı. Ancak sizlere işitme, gözler ve kalpler verdi. Ola ki şükredesiniz( (Nahl.16/78 )

Allah, (c.c.) yaratığı insanı başıboş bırakmamıştır. Kullarının, gelişmesi ve yetişmesi için yol gösteren, ona rehberlik eden, öğretmeni peygamber olan seçkin eğitimcileri, insanlara göndermiş ve ellerine kılavuz kitapları vererek; insanlar için öğretmek ve öğrenmek ilk iş olup, öğreterek, eğitim yolu açılmıştır. (eğitilerek öğretmek) yani öğretmenlik ilk iş ve ilk meslek dalı olarak böylece ortaya çıkmıştır…

Bu kitaplar ve öğretmenler; insanların önünü açmış, ufuklarını güneş gibi aydınlatmıştır…

Çünkü çocuğu yetiştirmek son derece önemli ve hayati bir meseledir. İnsan hammaddesini, hamurunu yoğurmak ve işlemek hiçte kolay değildir. Ustalık gerektiren ve hata kabul etmeyen bir iştir.

Şekilsiz o hamurdan; sanatkâr, bilim adamı ve kâşif yapmak ne kadar önemli ise, o kadarda zordur, çetindir.

Bu işte başarılı olmak; bilgi ister, hüner ister, alanında birikim ister, sabır ve maddi, manevi fedakârlık ister.

Hz. Âdem, ilk insan, ilk peygamber ve aynı zamanda ilk öğretmendir. Dersini

Allah'tan almıştır. Hem cinsi olan insanlara, öğrendiklerini, bir öğretmen olarak, aktaran ilk insandır…

Hz. Âdem'e indirilen suhuf (kaynak kitap)' ta ilk söz neydi! Bilinmiyor!

Ama son peygamber Muhammed (sav)'e gelen ilk söz OKU dur.

Evet, oku ki öğrenesin, oku ki bilesin, oku ki yükselesin…

İnsanı, okumak bilgilendirir, geliştirir ve değiştirir. Bilen kurtulur, bilen kurtarır…

İnsan, anasının karnında bin ciltlik kitap bilgisiyle doğmadığı gibi, bir alçak ve aşağılık olarak da doğmamıştır. İnsan ancak öğrenmekle gelişir, değişir ve olgunlaşır.

Öğrenerek terbiye edilmek insana mahsustur.

Öğrenmek ancak bir öğretmenin yardımı ile olur. Öğretmensiz öğrenmeden söz edilemez. Çünkü karşılıklı anlaşmanın ve birlikte öğrenmenin mekânları okullardır. Okullarında en asli unsuru ve vazgeçilmezi öğretmenlerdir.

Öğrenenlerin yüzü, yüzleri sürekli güneşe dönen ayçiçekleri gibi olmalı, yüzlerini, daima güneşleri olan öğretmenlere dönük, ilmin ışığını o yüzlerde arayarak bulmaya çalışmalı ve öylece yaşamalı...

Geçmişten günümüze kadar uzanan hayat çizgisi, öğrenme ve öğretmek ekseni üzerinde dönmüştür.

Öğretmen geçmişle, gelecek arasında ki tek köprüdür.

İnsanlara yaşamış oldukları hayattın gerçeklerini, bilginin ışığında ilk öğreten meslek, öğretmenlik mesleğidir.

Öncelikle işi yapan ile işi yaptıranlar arasında ki ilişkiler yapılan işi meslekleştirir…

Meslek ise bireyin geçimini sağlamak için, yaptığı sürekli uğraştır. Yapılan işle geçimlik elde edildi. Sürekli öğretmek işi de öğretmenlik oldu. Öğreticinin adı da öğretmen oldu. Öğretmenlik mesleği de böylece doğdu.

Öğretmenlik, öğrenmeyi öğreten sürekli uğraş ve geçimini de bu yolda sağlayan bir meslektir.

Öğretmen, mesleki ahlak kuralları ve mesleki kültüre sahip olmalıdır.

Dünyada meslek olarak kabul edilen hiçbir mesleğin vekili yoktur.

Aynı alan içinde faaliyet gösteren sağlık görevlileri hiçbir zaman doktorun yerine geçemez, onun konumunda bulunamaz, bir reçete bile yazamazlar.

Mühendis, tekniker, teknisyen aynı alan içinde çalışsalar bile; mühendis yerine hiçbir tekniker veya teknisyen; mühendislikle ilgili hiçbir projenin altına imza atamazlar.

Mesleğinin aslı insan yetiştiren ve insan mühendisi olan öğretmenlik mesleğinin vekili hiç olur mu?

Öğretmenin yaptığı işi herkes yapar mantığı gün geçtikçe kabul görmesi eğitim adına onarımı imkânsız bir kayıp, hatta yıkım olmuştur.

Eğitim bilimleri adına hiçbir bilgiye sahip olmayan, okul kültüründen habersiz, öğretme biçimleriyle yüz yüze gelmeyen, deneyim ve eğitsel bilgi birikimi olmayanlarla eğitim yapmak ne kadar doğru olabilir?

Öğretmenlik mesleğine yabancı, öğretmenin yaptığı işi bilmeyen kişileri öğretmen olarak görevlendirmek, o da öğretmenin yapacağı işi yapar, anlayışından be he mehal vazgeçilmeli.

Öğretmeni, öğretmenlik mesleğini; öğrencilik yıllarında tanıyan, başkada bir bilgisi olmayan, yüksek okul mezunlarını; öğretmen olarak atamak, eğitsel çare değil, olsa olsa, eğitime dert olmaktadır.

Bunlar da öğretmenlik işi, çok kolay bir iş olduğu varsayarak okullara gidip gelirler. Öğretmenin yaptığını bende yaparım anlayışı gittikçe gelişerek taraftar bulur. Artık öğretmenlik, sadece okula geliş ve gidişle ölçülen bir meslek olarak görülür.

Hal bu ki, öğretmenlik bir ruh ve gönül işidir. Öğretmen öğrencilerine öncelikle öğrenme aşkını ve sevgisini aşılayarak işe başlar. Öğretmenin her söylediği söz, öğrencinin kulaklarında kuru bir sünger gibi emilir, ondan dinlenilenler, dinleyenlerin eğitimine katkı sağlar. Öğretme bir kişi tarafından gerçekleştirilirken; öğrenme başka bir kişide oluşur. Öğreten mutlaka, öğretme ve öğrenmeyi meslek edinenlere yaptırılmalı…

Yüksek okul diplomasına sahip ama eğitim-öğretim kavramını birbirlerinden ayırt edemeyen, eğiteceği öğrenci kitlesini tanımayanlara, biçimlenme görmeyen kişilere öğretmenlik yaptırmak ne kadar isabetli olur. Öğretmenliği herkes yapar anlayışı genel kabul görürse ve çözüm olarak ta vekil, ya da ücretli öğretmenlik münhal bulunulan kadrolarda görevlendirmeleri derde deva olmamaktadır.

Önerilen çözümler, probleminden kat be kat daha da sorunu içinden çıkılmaz hale getirir.

Hani derler; yarım hoca dinden, yarım doktor candan eder. O halde yarım öğretmende insanı eğitim hakkından mahrum eder. İnsan hayatında telafisi mümkün olmayan yaralar açar. Cahiller topluluğu yaratır.

Eğitimde arzu edilen ve beklenen neticenin alınmasını imkânsız hale gelir. Meslekten öğretmen olmayanları, öğretmenlik mesleğinde çalıştırmak eğitime katkı sağlamaz. Ancak sayısal olarak öğretmene ihtiyacı gidermiş görülür, ama nicelik ve nitelik sorununu çözümsüz hale getirir.

Yetişkin nüfusa, eğitim alanı içinde istihdam imkânı açılmış olur. Öğretmenlik mesleği, eğitim mesleği olmaktan çıkıp, geçimlik olur. Hayatı boyunca eğitsel süreçten geçmeyenler için; sürekli bir iş ve uğraş olmaktan daha çok geçimlik olur.

O zaman da öğretmenlik meslek ilkesi yerine, geçim ilkesi geçer. Eğitime katkı yapamayan, öğrenmeyi yok eden, öğrenmeyi öğretemeyen, geçinmek için iş arayan kişilere imkân sağlasa da süreçten etkilenenler büyük zarar görürler. Eğitim görmüş eğitimsizler olurlar.

Ülkemiz, yıllardır bu sorunu yaşamaktadır. Vekil öğretmenlik herkesin yapabileceği meşru bir iş gibi algılanır olmuştur. Bir hak imiş gibi zemin oluşturulmuştur.

Öğretmen: Eğitim ve öğretimin nabzıdır, kalbidir. İnsan vücudunda kalbin konumu ne ise, eğitim sisteminde öğretmenin de konumu odur. Kalp teklerse hastaneye, durursa sahibini mezara götürür.

Öğretmen, öğretmenliğini yapamazsa eğitim sistemi çöker, geleceğin güvencesi yeni nesiller heba olur.

Öğretmenlik: Öğretmen mesleki yeterliklere sahip, donanımlı, alanında bilgi birikimli, öğretmenlik yapma, hak ve yetkilerini kazanmış bireylerce yapılmalıdır.

Çünkü öğretmek, öğretmenin işidir. Diğer meslek gruplarının işi öğretmek değildir. Öyleyse ne kadar öğretmen, o kadar öğrenmek demek gerekir. Böyle demek abartı değildir. İşi öğretmek olmayanların öyle anlamak istememeleri bile gerçeği değiştirmez. Ortada gerçek kendisini yansıtır.

Her sorun insanda iki çözüm aracıyla çözülür, biri zihin gücü, diğeri bilek gücüdür.

Öğretmen zihin alanına doğrudan hitap eder, ikna yöntemini kullanarak eğitim ve öğretim işini bu alanda gerçekleştirir.

Eğitim, insanların elinden tutmadır. Onu bulunduğu konumdan kaldırıp yükseltmektir.

Her tercihin bir bedeli vardır. Amaç gece gündüz demeden çalışarak için de yaşadığımız toplumu çağdaş uygarlık düzeyine çıkartmaktır. Eğitim ve öğretimin inceliklerini öğrenmiş, eğitim işinde uzman, mesleki yeterliliğe sahip, eğitim işini yapacak profesyonel öğretmenlerle, eğitimi kaliteli duruma getirmek temel ilke olmalı, asla ve asla bu ilkeden taviz verilmemeli.

Aksi durumda öğretmenlik mesleği, ilkesiz hale gelir. Mesleki saygınlığı azalır. Yeni yetişecek nesiller heba olur. Öğretmen ve mesleği gözden düşer. İtibarı kırılmış, moral değerleri azalmış, tercih yapılmayan sıradan bir iş, neticesi meçhul bir uğraş, saygınlığı olmayan bir meslek, herkesin yapabileceği sıradan bir iş gibi algılanır. Toplumsal hayatta bu anlık anlayışı benimsemesi kaçınılmaz olur.

Eğitimde kaybedilen zamanın telafisi mümkün olmadığı gibi, geçen zamanın kazası da, iadesi de, mümkün değildir.

Zira süreçten geçen nesil için de zaman akıp geçmiştir. Zaman akışı durdurulmadan, süreci tekrar, hiçbir şartla mümkün değildir.

Eğitim bilimlerinde yetişmeyen, eğitim ve öğretim işini profesyonelce yapmayan / yapamayan hiçbir kimseye, diploması ve mesleği ne olursa olsun, geçici, vekâlet veya ücret karşılığı olsa da öğretmen olarak göreve çağrılmamalı…

Katiyen öğretmen olarak görevlendirilmemeli…



Öğretmen açığı olsa da, dersler boş geçse de!


Murat ARSLAN
Muş Milli Eğitim Müdür Yard.
24. 09. 2009

İmza:Her ne var dünyada şerh eyler kalem; Aşkı anlat derseniz çatlar o dem. Aşkı tefsir et desek; aciz kalır beşer, Aşkı tefsir etse ancak Aşk eder..
Bu mesaja teşekkür edenler:
Scorpion  Fire
Aktif Üye - 1.Sınıf Öğretmeni
- (munzeviciglik)
Cevap:Öğretmene Öğretmenliğe, Eğitime Dair Yazılar... (15.6.2013 22:34:35)

Bir hikaye....


Maddi durumumuz küçükken pek iyi değildi,
babam eve biraz baklava almıştı.
O akşam çayla beraber bir güzel yedik.
Ertesi gün yerli malı haftası vardı sınıfta...
Annem de kavanozun içine 1 tane baklava koydu
bir kaba da zeytin peynir falan,
her neyse sınıfa girdim herkesin önünde börekler falan...
Sınıfın en gıcık çocuğu başıma dikildi ve gülmeye başladı..

-O baklavayı fareler için getirdin galiba dedi

Ben o anda utancımdan yerin dibine girdim herkes gülmeye başlamıştı. Ağlayarak okuldan çıktım eve gelip anneme bağırmaya başladım.

-Nasıl bir tane baklava koyarsın sınıftakilerin çantalarında bir sürü yiyecek vardı bende ise bir baklava biraz zeytin yarım ekmek beni rezil ettin dedim. O anda annem kırgın bir şekilde;

-Baklavalardan benim payıma düşen sadece buydu yavrum dedi.

O anda kendimden nefret ettim anneme sarılmaya bile yüzüm kalmamıştı...Biliyorum annem bana kırılmaz ama ben kendime kırıldım böyle bir anneye bunu yaptığım için 10 yaşımdan beri her gece Allahın beni affetmesi için dua ederim...

O zamandan bu zamana ağzıma almadığım tek tatlıdır baklava...

İmza:Her ne var dünyada şerh eyler kalem; Aşkı anlat derseniz çatlar o dem. Aşkı tefsir et desek; aciz kalır beşer, Aşkı tefsir etse ancak Aşk eder..
Bu mesaja teşekkür edenler:(3): Mustafa A., Bekir Berkiten, Fatma Fatma,
Scorpion  Fire
Aktif Üye - 1.Sınıf Öğretmeni
- (munzeviciglik)
Cevap:Öğretmene Öğretmenliğe, Eğitime Dair Yazılar... (15.6.2013 23:58:31)

Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi Taslağına İlişkin Görüşler

http://www.ogretmenleriz.com/egitim/ulusal-ogretmen-strateji-belgesi-taslagina-iliskin-gorusler-h1973.html

İmza:Her ne var dünyada şerh eyler kalem; Aşkı anlat derseniz çatlar o dem. Aşkı tefsir et desek; aciz kalır beşer, Aşkı tefsir etse ancak Aşk eder..
Bu mesaja teşekkür edenler:
Scorpion  Fire
Aktif Üye - 1.Sınıf Öğretmeni
- (munzeviciglik)
Cevap:Öğretmene Öğretmenliğe, Eğitime Dair Yazılar... (16.6.2013 00:24:42)

Okullar gerçekte ne öğretiyor? (Güzel bir yazı kıymetli öğretmenlerim)

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/22329020.asp?yazarid=313

İmza:Her ne var dünyada şerh eyler kalem; Aşkı anlat derseniz çatlar o dem. Aşkı tefsir et desek; aciz kalır beşer, Aşkı tefsir etse ancak Aşk eder..
Bu mesaja teşekkür edenler:(1): Aslı Yılmaz,

HIZLI CEVAP (5 Üye Puanı)

Cevap Yazmak İçin Giriş Yapın veya Üye Olun
En yeni ve güncel etkinlikler için bizi takip edin