Forum | Sınıf Öğretmeniyiz Biz | Sınıf Öğretmenlerinin Kaynak Sitesi | http://www.sinifogretmeniyiz.biz
Hediye Kampanyamız:En fazla puan toplayan 3 kişiye 400TL'lik hepsiburada hediye çeki hediye ediyoruz..

İstiklal Marşının Kabulü.



Osman Ali  Aydın 
Uzman Üye - Öğretmen
- (Betşe)
Cevap:İstiklal Marşının Kabulü. (26.2.2011 13:22:09)

İstiklâl Marşı Niçin Yazıldı?

Trablusgarp, Balkan, Çanakkale, Yemen ve Millî Mücadele... Bire dörtle, bire on arasında ve amansız bir döğüş...Dünyanın en güçlü devletleri üstümüze çullanmış...Anadolu insanı masum bir ceylan... Mehmetcik ise sanki can pazarında; cepheler ölüme koşu beldesi olmuş. Her Mehmet göğsünü serhat, yüreğini kalkan yapmış. Ama nereye kadar? Tarihin kanlı seyrine can borcumuzu, kan borcumuzu ödemişiz.

İnsanın da bir tahammül gücü var. Zoru başarır, olağanüstüyü yaparsınız belki ama sürekli değil. İşte söylemesi dilimize zor gelse de vakıa artık bir yılgınlık başlamıştır. Bu yılgınlığın, tıpkı közün üstünden külün üflenip savrulduğu gibi atılması gerekmektedir.Yeniden bir kendimize geliş şarttır. İnsanları heyecanlandıracak, gönülleri coşturacak; gözlerde damla damla yaşlar sıralayacak bir manevi atmosferin oluşturulması zaruridir. Körükle basılan havanın demiri erittiği gibi, insanımızı "vatan, millet, bayrak, sancak istiklâl sevdası" gibi kutlu bir amaçta birleştirip, yüce bir potanın içerisinde tek yürek, tek beden olmuşçasına dirilten millî bir inkılâba ihtiyaç vardır.

O zaman insanlar cephelerde yeniden ayyuka kalkar; herkes erkek kadın kız-kızan evlerinden düşmanla kavga için tekrar koşarlar.

Bunu da ancak şiirin enfüsî, kelimelerin hikmet yüklü sıralanışıyla yapabilirdiniz.

İşte İstiklâl Marşı bu amaçla yazdırılmak istenmiş ve yarışma açılmıştır.

Yarışma Açılıyor

İşte o günlerde, "Genel Kurmay Başkanlığının" isteği üzerine, Millî Eğitim Bakanlığı 7 Kasım 1920de gazetelere verdiği bir ilanla "İstiklâl Marşı için müsabaka açıldığını, güfte ve beste için 500er lira mükafat konulduğunu bildirdi"

Yarışmaya katılan şiirler memleketin dört bir yanından gelmeye başlamış, beşyüzü aşmıştı.

H. Basri ÇANTAY şöyle devam ediyor:

Bu marşın M. Âkif tarafından yazılmasını kendisine söylediğim zaman O:

- Ben ne yarışmaya girerim, ne de ödül alırım,cevabını vermişti.

Ricalarımı tekrar ettikçe:

- Bırak yazsınlar. Bu yaştan sonra yarışa mı çıkacağım. Ayıp değil mi ? diyordu.

Bir gün Mecliste H.Suphi Tanrıöver (Maarif Bakanı), beni gördü. Dedi ki:

- Şimdiye kadar yarışmaya 500 den fazla şiir geldi(M. Akifin yazdığı dahil toplam 725). Gelen şiirlerin hiç birisini beğenmedim; İstiklâl Marşını yazması için, Üstadı ikna edemez misin? diye sordu.

- Âkif Bey müsabaka şeklini ve ikramiyeyi kabul etmiyor. Eğer buna bir çare ve şekil bulursanız yazdırmaya çalışırım. Düşündü:

- Dur, dedi; ben kendisine bir tezkire yazayım. Arzusuna tabi olacağımızı bildireyim. Fakat bunu kendisine siz veriniz

Bundan sonraki gelişmeler ise şöyle oldu:

Mecliste Âkifle yanyana oturuyoruz. Çantamdan bir kağıt parçası çıkarıp ciddi ve düşünceli bir tavırla sıranın üstüne kapandım.

Neye düşünüyorsun Basri?

Mani olma işim var!

Peki, bir şey mi yazacaksın?

Evet.

Ben mani olacaksam kalkayım.

Hayır! Hiç olmazsa ilhamından ruhuma bir şey sıçrar.

Anlamadım.

Şiir yazacağım da...

Ne şiiri?

Ne şiiri olacak, İstiklâl şiiri. Artık onu yazmak bize düştü!

Gelen şiirler ne olmuş?

Beğenilmemiş.

(Üzüntüyle) Ya!?

Üstad bu marşı biz yazacağız.

Yazalım ama şartları berbat!

Hayır şartları filan yok. Siz yazarsanız müsabaka şekli kalkacak.

Olmaz, kaldırılamaz, ilan edildi.

Canım Vekâlet buna bir şekil bulacak. Sizin Marşınız yine Mecliste kabul edilecek. Güneş varken yıldızı kim arar?

Peki bir de ikramiye vardı.

Tabi alacaksınız!

Vallahi almam!

Yahu latife ediyorum. Onu da bir hayır kurumuna veririz. Siz bunları düşünmeyin.

Vekalet kabul edecek mi ya?

Ben H. Suphi Beyle görüştüm. Mutabık kaldık. Hatta sizin namınıza söz bile verdim!

Söz mü verdiniz, söz mü verdiniz?

Evet!

Peki ne yapacağız?

Yazacağız!

(Buradaki yazacağız sözünden muradın, Âkife ithafen "Yazmalısın!" manasında söylendiği gayet açıktır)

Tekrar tekrar "söz verdin mi?" diye sorduktan ve benden aynı kati cevapları aldıktan sonra, elimdeki kağıda sarıldı. Kalemini eline aldı. Benim daldığım yapma hayale şimdi o gerçekten dalmıştı.

Aradan bir iki gün geçti. Sabahleyin erken Üstad bizim evde. Marşı yazmış, bitirmiş.

Mehmet Âkif neden yarışmaya katılmadı ?





Mehmet Âkif, o sırada Burdur Mebusu olarak Millet Meclisinde bulunmasına rağmen, bu müsabakaya acaba neden katılmamıştı?

Bunun iki sebebi vardı zannederim. Gerçi her iki sebep de müsabaka ile ilgilidir. Birincisi, şiirin karşılığında verileceği bildirilen mükâfaat idi. Âkif böyle millî bir vazife için para alınmasını doğru bulmuyor, hele kendisine hiç yakıştıramıyordu. Üstelik ne kadar halisane duygularla katılırsa katılsın, yarışmaya para için katılmış şüphesini daima üzerinde hissedecekti. Ona çok ağır gelen böyle bir baskının altında, tavizsiz ve mert gönlünün duygularını gereği gibi kağıda dökebilmesi mümkün değildi.

İkincisi ise, Mehmet Âkif, artık umuma ilan edilen ve her önüne gelenin iştirak edeceği, biraz çocukça gibi görünen bir yarışmaya çağrılacak adam değildi. Âkif, o zamana kadar, Safahatın 7600 mısra tutan ilk beş kitabını yayınlamış ve bu şiirleriyle büyük bir millî şair olduğunu ispatlamış durumda bulunuyordu. Kendisinin bu yüksek mevkii, edebiyat üstadı Recaizade Mahmut Ekrem tarafından, daha Balkan Harbi sırasında açıklanmış ve Üstad Ekrem, Âkife Memleketin bir Millî destana ihtiyacı vardır. Onu ancak siz yazabilirsiniz Âkif Bey diyerek, kendisini tanıyanlar için çok mühim bir istekte bulunmuştu. Şimdi bu seviyede olan bir büyük şairin, adeta çoluk çocuk denilebilecek yüzlerce heveskarla birlikte yarışa çağrılması, elbette uygun birşey değildi.

Maarif Vekâleti müsabaka için bir heyet seçmişti. Doktor Şair Hüseyin Suat, Bursa Mebusu Şair Muhittin Baha, onlar bu heyette bulunacaklardı. Ancak onlar da birer istiklâl marşı yazıp vermişlerdi. Sonradan Âkifin marş yazacağını duyunca ikisi de şiirlerini geri aldılar ve heyete girdiler.

Âkifin İstiklâl Marşı şiiri ilk defa 17 Şubat 1337(1921) tarihinde, Ankarada Sebilür-Reşad dergisinde yayınlandı. Bu ilk yayınında beşinci kıtasındaki "uğratma" kelimesi "bastırma" şeklinde iken, sonradan M. Âkif Bey tarafından "uğratma" şeklinde değiştirilmiştir.

Bunun dışında İstiklâl Marşımızın ilk metni ile sonrakiler arasında hiç bir fark yoktur.

Nihayet Marş Büyük Millet Meclisinde. M. Âkif de sırasında.

H. Suphi Bey, kürsüde İstiklâl Marşını okudu.

Meclis alkış tufanları arasında çalkalanıyordu. O gün, görüşmelerle geçti. Marşın esas kabulü 12 Mart 1337 tarihinin ikinci celsesinde oldu.

Ne kadar ibretli bir durum ki İstiklâl Marşı şairi tevazuundan kendi Marşını kürsüden okumuyor. Bu görevi H. Suphi Bey yerine getiriyor.

Yine ne kadar ibretli bir durumdur ki, M. Âkifin şiiri, Millî Marş olarak kabul edilirken şairi, sıkılarak salondan dışarı fırlamış, cümle kapısından çıkmış, hatta caddeyi boylamıştı. Konulan ödülü de almamış, çekini yoksul kadınlara ve çocuklara örgü işleri öğretmek üzere açılan "Darul-Mesai" adındaki iş yurduna bağışlamıştı.

Sözün burasında şu hakikati belirtelim; O günlerde bir memur maaşı 7.5 liradır ve 10 lira zenginlik ölçüsü sayılmaktadır.

Bir başka ibretli hâle bakın ki, Âkif ödül olarak verilen 500 lira gibi o gün için büyük bir değer taşıyan parayı almadığı günlerde, paltosu olmadığı için sokağa ya ödünç bir palto ile veyahutta ceketle çıkmak durumunda kalıyordu.




Âkif, İstiklâl Marşı konusunda çok hassastı. Birkaç gazeteci, ölümünden kısa bir süre önce ziyaretine gittiler. Söz İstiklâl Marşından açıldı.

İstiklâl Marşı denince Üstadın gözleri büyümüş ve parlamıştı. Hastabakıcının yardımıyla doğruldu, anlatmaya başladı:

İstiklâl Marşı... O günler ne samimi, ne heyecanlı günlerdi! O şiir, milletin o günkü heyecanının bir ifadesidir. Binbir facia karşısında bunalan ruhların, ızdıraplar içinde halas dakikalarını beklediği bir zamanda yazılan o Marş, o günlerin kıymetli bir hatırasıdır. O şiir bir daha yazılamaz. Onu kimse yazamaz. Onu ben de yazamam. Onu yazmak için o günleri görmek, o günleri yaşamak lâzım. O şiir artık benim değildir. O, milletin malıdır. Benim millete karşı en kıymetli hediyem budur.

İstiklâl Marşımız, bizim âdeta tarihimizdir. Geleceğimizin bir aynası ve bütün milletimizin iman ve ahlakta son gayesi olan temel esasların bir özüdür.

Büyük Âkif, milletinin ruhunu okumuş ve onu sanki taşa kazırcasına yazarak, bir anıt gibi gözler önüne dikmiştir.

Taşındı:Mustafa Altincik--31.08.2013 22:06:08


İmza:
Bu mesaja teşekkür edenler (1): Mustafa A.,
Osman Ali  Aydın
Uzman Üye - Öğretmen
- (Betşe)
Cevap:İstiklal Marşının Kabulü. (26.2.2011 15:28:55)

Mehmet Akifin deyimiyle:Allah,bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın.

İmza:
Bu mesaja teşekkür edenler:
Mustafa  A.
Yönetim Ekibi - 4.Sınıf Öğretmeni
- (admin)
Cevap:İstiklal Marşının Kabulü. (1.3.2011 00:47:03)

Amin değerli öğretmenim. Çok zor geldik bu günlere ve çok şey kaybettik. Ama Allaha şükür şu an durumumuz çok çok iyi. Özellikle son günlerde bölge ülkelerinde yaşanan olayları görünce gerçekten böyle bir kültür ve ülkeye sahip olduğumuz için gurur duyuyorum. Bize düşen görev ise bize bırakılan bu emanete sahip çıkmak diye düşünüyorum.

Güzel paylaşım için tekrar teşekkürler

İmza:Sınıf Öğretmeniyiz Biz
Bu mesaja teşekkür edenler:
Osman Ali  Aydın
Uzman Üye - Öğretmen
- (Betşe)
Cevap:İstiklal Marşının Kabulü. (6.3.2012 20:17:49)

İstiklal Marşı Yazma Yarışmasına 724 Şiir Katılmıştır.Finale kalan 6 Şiir ...

Yıllarca altı cephede ateşle kanlara;
Türkün hilâl-ü dinine düşman olanlara;
Ceddin o; Yıldırım gibi saldın zaman zaman
Yüksek başın eğilmedi bir art cihanlara
Ey kahramanlar ordusu, ey yıldırım-Şitab.
Göster cihan-ı mağribe bir kanlı inkilab
Ey mazi-i havariki bin destan olan;
Garbın zalam-ı zulmüne yüz yıl kılınç salan
Arslan yürekli ordu; demir giy; silah kuşan!
Zira hududu kapladı ateşle kan, duman.
Ey kahramanlar ordusu, ey yıldırım - Şitab,
Göster cihan-ı mağribe bir şanlı inkilab!
Arslan mücahid ordusu, ey haris-i salah
Destinde seyf-i hak gibi pek şanlı bir silah
Açtın sema-yi millete pür-nûr bir sabah.
Atî bizim... bizim artık vatan, zafer, felah.
Ey kahramanlar ordusu; ey yıldırım - Şitab.
Göster cihan-ı mağribe bir şanlı inkilab

MEHMET MUHSİN


*******************************

Altı bin yıl efendilik yaptın,
Kahraman Türk idi cihanda adın.
Bir ateşten siperdin İslama
Sönmeyen bir güneş gibi yaşadın.
Ey büyük ünlü milletim ileri!
Hasmına çiğnetme koş bu şanlı yeri!
Düşmanın bir cihansa dostun
Hak Hakkın elbette müstakil yaşamak
Atıl, ez, vur, senindir İstiklâl
Ebedî parlasın şu al bayrak...
Ey benim şanlı milletim ileri;
Ele çiğnetme koş bu ülkeleri!
M.*

*Bursa Milletvekili MUHİTTİN BAHA BEY Yarışmaya (M) rumuzu ile katıldı. Müzakereler esnasında şiirini geri çekti.
**********************************

Ey Müslüman, ey Türk oğlu
Açıldı istiklâl yolu
Benim bu son günlerimdir,
Diyor bize Anadolu.

Çek sancağı Türk ordusu
Olmaz Türkün can korkusu
Esarete dayanır mı
Türk vatanı, Türk namusu?

Bu son savaş bize farzdır,
Fırsatımız gayet azdır,
Muzaffer ol da ey millet
Altın ile tarih yazdır.

Birleşelim özümüzden,
Dönmeyelim sözümüzden,
Hem silelim bu lekeyi,
Tarihdeki yüzümüzden.

İSKENDER HÂKİ

*********************************

Göz yaşına veda et
Ey güzel Anadolu!
Hakkını korur elbet
Türkün bükülmez kolu

Cenk ederiz genç, koca
Bugün değil, yarın da
Yadımız ağladıkça
İzmir ezanlarında.

Hak yolunda kan olur,
Dünyalara taşarız;
Ya şerefle vurulur,
Ya efendi yaşarız.

Her gün yeni bir hile
Arkasından satıldık;
Her gün yeni bir dille
Yurdumuzdan atıldık

Yeter, ey Kabemizi
Elimizden alanlar
Alıkoyamaz bizi
Yolumuzdan yalanlar.

Hangi alçak el alır,
El zinciri boynuna?
Kim Yunanı bırakır
Türk kızının koynuna?

KEMALEDDİN KAMİ

**************************************



Millet aşkı, din aşkı, vatan aşkı uyansın
Yurdumuza göz dikenler al kanlara boyansın
Ya ben ya onlar diyen silâhına dayansın

Türk oğludur bu millet
Türkündür bu memleket
Türk oğludur bu millet
Türkündür bu memleket

Düşman gözü tutamaz yanar dağlar başını
Bağrımızda saklarız vatanın her taşını
Yurdumuza yan bakan döker gözün yaşını

Türk oğludur bu millet
Türkündür bu memleket
Türk oğludur bu millet
Türkündür bu memleket

Can veririz her zaman hürriyet yoluna
'Ya gazi, ya şehid'lik ne devlettir kuluna
Ata emanet etmiş namusunu oğluna

Bize Türk oğlu derler
Hep bizimdir bu yerler

A.S.

**************************************

Türkün evvelce büyük bir pederi
Çekti sancağı hilâl-i sehari
Kanımızla boyadık bahr ü berri
Böyle aldık bu güzel ülkeleri

İleri, arş ileri, arş ileri
Geri kalsın vatanın kahpeleri

Seni ihya için ey nâmı büyük
Vatanın uğruna öldük öldük
Ne büyük kaldı bu yolda ne küçük
Siper oldu sana dağlar gibi Türk

Yürü ey milletin efradı yürü
Ak süt emmiş vatan evlâdı yürü

Vatan evlâdını kurban edeli
Milletin hür yaşamaktır emeli
Veremez kimseye bir Çamlıbeli
Bağlanır mı acaba Türkün eli

İleri, arş ileri, arş ileri
Çiğnenir çünkü kalan yolda geri.

HÜSEYİN SUAD



İmza:
Bu mesaja teşekkür edenler:
Osman Ali  Aydın
Uzman Üye - Öğretmen
- (Betşe)
Cevap:İstiklal Marşının Kabulü. (6.3.2012 20:20:02)

Mehmet Akif'in yazdığı milli marşımızla mukayese bile etmek mümkün değil.
Her satırı yürekleri coşturan ve Türklük gururunu yaşatan marşımızla ne kadar övünsek azdır.

İmza:
Bu mesaja teşekkür edenler:
Emin  Yeşil
Üye - Ortaokul Öğrencisi
- (batman88)
Cevap:İstiklal Marşının Kabulü. (20.12.2012 19:52:27)

Bu dosyayı bizle paylaştığınız için teşekkür ederim.

İmza:
Bu mesaja teşekkür edenler:
Betül  Odabaş
Üye - Ortaokul Öğrencisi
- (beyza31)
Cevap:İstiklal Marşının Kabulü. (16.12.2013 22:31:50)

İstiklal Marşı; Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin milli marşı olarak kabul edilmiştir. Mehmet Akif Ersoy tarafından yazılmış, Osman Zeki Üngör tarafından bestelenmiştir. 12 Mart 1921 yılında birinci TBMM tarafından kabul edilmiştir.

Kurtuluş Savaşı döneminde Türk milletinin yaşadığı duyguları, sıkıntıları, sevinçleri belirtecek bir marşa ihtiyaç duyulmuştu. Bu sebeple Maarif Vekâleti (Milli Eğitim Bakanı) tarafından bir şiir yarışması düzenlendi. Bu yarışmaya kazanana da ödül olarak o zamanın parası olan 500 lira verilecekti. Bu yüzden şehrin her yerine ilanlar verildi, duyurular yapıldı.

Yapılan duyurularla 724 adet şiir yarışmaya başvuru yaptı. Ancak hiç biri istenilen milli ruhu yansıtmıyordu. Bunun üzerine dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi, şair Mehmet Akif Ersoy'dan milli marş için bestelenecek bir şiir yazmasını rica etti. Mehmet Akif Ersoy'un şiir yarışmasına katılmamasındaki sebep, şiirin para ödüllü olarak yapılmasıydı. Hamdullah Suphi, Mehmet Akif'e bir mektup yazarak, kendisinin son çare olduğunu ne tür bir arzusu varsa yerine getirileceği hususunda garanti verdi. Bu mektubun yazılmasından daha bir ay geçmesine rağmen şair Mehmet Akif, İstiklal Marşı'nı yazmış ve bakanlığa göndermiştir.

Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi, şiiri Meclis'te yüksek sesle okuduktan sonra vekiller, büyük bir coşkuyla salonu alkış sesleriyle doldurdular. Ve Türk Milleti'nin marşı İstiklal Marşı böylece seçilmiş ve kabul edilmiş oldu. Mehmet Akif daha sonraları kendi yazdığı şiirlerini Safahat adı altında derleyerek bir araya getirmiştir. Ancak İstiklal Marşı'nı buna dâhil etmemiştir. Bunun nedenini ise ?O benim değildir. Ancak milletimindir? demiştir. Yarışmayı kazanana verilecek olan 500 lirayı ise fakir çocuk ve kadınlara örgü öğretmek, bir geçim sağlamak amacıyla bulunan Darü'l Nisaiyye'ye bağışlamıştır. Mehmet Akif, ihtiyacı olmasına rağmen bu parayı bağışta bulunarak almamıştır.

Şiirin bestelenme aşamasına geldiğinde yine bir yarışma düzenlenmişti. Bu yarışma 24 besteci katılmıştı. 1924 yılında seçici kurul Ali Rıfat Çağlayan'ın bestesini kabul etmiş, İstiklal Marşı 1930 yılında kadar bu besteyle çalmıştır. Daha sonra 1930 yılında beste değiştirildi ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Şefi Zeki Güngör tarafından hazırlanan yeni bir besteyle günümüzdeki halini almıştır. Üngör'ün yakın dostu Cemal Reşit Rey'le yaptığı bir röportajda belirttiğine göre, hazırladığı beste başka bir güfte üzerine hazırlanmıştır. Yani birebir İstiklal Marşı düşünülerek yapılmamıştır.

Söz konusu şiirin dizesi "Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen alsancak" taki şafaklarda ikiye ayrılarak söylenmesi de bu sebepledir. İstiklal Marşı 10 kıtadan oluşur. Ancak sadece iki kıtası marş şeklinde bestelenmiş ve bu şekilde söylenmektedir.

İmza:Betül Odabaş
Bu mesaja teşekkür edenler:

HIZLI CEVAP (5 Üye Puanı)

Cevap Yazmak İçin Giriş Yapın veya Üye Olun
En yeni ve güncel etkinlikler için bizi takip edin